Dünyaya gözlerini ilk açtığında bir hastane odasında hemşirenin annesine getirmesiyle görüyorsunuz onu.

El kadar bir bebek, mini minnacık!

Şaşkın gözlerle bakıyor size; her şeye.

Ağladı ağlayacak! Sonra da "Beni bu dünyaya niye getirdiniz?" dercesine basıyor feryadı!

Kucağınıza aldığında bir kız babası olmanın gururuyla basıyorsunuz bağrınıza... "Korkma yavrum, ağlama. Biz seni koruruz bu dünyadaki kötülüklerden" diye geçiriyorsunuz içinizden.

Pamuk gibi elleri... Küçücük ağzı, burnu, kulağı... Süt kokuyor ayakları!

Sevgiyle besliyorsunuz bebeğinizi... Gülüşü ömür katıyor ömrünüze... İlk anne, baba demesi hayat boyu unutamayacağınız bir mutluluk veriyor size...

Emeklemesi... İlk adımını atışı... Yürümesi... "Kucak" diyerek size koyması, sarılması... Her düştüğünde yere kendisini kaldıracak bir annesinin, babasının olduğunu bilmesi... 

El bebek, gül bebek büyütüyorsunuz yavrunuzu...

İlk okullu oluşu, ilk diploması... Giderek ayaklarının üzerinde durmaya çalışmasını ve bunu size kanıtlamak istemesini gururla izliyorsunuz... Bir gün "Ben falanca üniversiteyi kazandım, şu ile gidiyorum" dediğinde de ayrılık ateşi yakıyor yüreğinizi...

Sonra acı bir haber...

İnsanı kahreder!

Pınar da öyle büyümüştür işte... Ailesinin prensesidir.

Her genç kız gibi onun da hayalleri vardı mutlaka... Okulunu biterecekti, işi olacaktı, evlenecekti, kızı veya oğlu doğacaktı.

Daha yaşanacak çok yılları vardı.

Heyhat!

Ne yazık ki toplumumuzda giderek çoğalan canilerden birinin vahşetine kurban gitti.

Temiz yüzlü, gülüşlü, yalan sözlü bir adamın (Nasıl adamsa) tatlı sözlerine kandı demek ki... Mutlu bir gelecekti beklediği karşısındakinden, celladı olacağını nereden bilebilirdi ki!

Sonra...

Sonrasını biliyorsunuz işte... Ömrünün baharında vahşice öldürüldü Pınar...

Bir de sayfa açılmış bu vahşetin arkasından sosyal medyada... "Cemal Metin Avcı yalnız değildir" diye... Katili savunan erkek müsveddeleri, genç kızımızı suçluyorlar!

Biliyoruz zaten Cemal Metin Avcı'ların yalnız olmadıklarını...

Bu canilerden çok var maalesef. Ve giderek de artıyor sayıları.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun araştırmasına göre Türkiye'de, 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440, 2019'da 474 kadın öldürülmüş.

Rakamları görüyor musunuz; nasıl da çoğalmış!

Peki biz ne yapacağız...

Kız anne - babaları olarak nerelere gideceğiz?

Kızımız üniversite kazanınca, yahut bir işe başlayınca, evden ayrılınca nasıl davranacağız? "Ne olur ne olmaz" diye göndermeyecek miyiz?

Gün yüzü göstermeden dört duvar arasına mı kapatacağız?

Bu canileri ne yapacağız?

Ah Pınar... Canım Pınar... Kızım, kızımız Pınar...

Ateş düştüğü yere yakar! 

Ama senin ateşin hepimizi yaktı be kızım!

Pınar'ın babası, annesi, ağabeyi... İçinizde fırtınalar kopuyor, biliyorum. Duygularınızı az çok tahmin edebiliyorum. Ama "Acınızı paylaşıyorum" demekten başka bir şey de gelmiyor elimden...

Eyy anneler, babalar...

N'olur erkek evlatlarınızı doğru dürüst yetiştirin; size yalvarıyorum. Kadınlara sevgi, saygı göstermeyi öğretin, kinden nefretten uzak tutun Allah aşkına...

Pınar... Hayat dolu, güzel kızım...

Senden bu ülkenin bir ferdi olarak özür diliyorum.

Aslında affetme bizi kızım; senden öncekiler gibi seni de koruyamadık... Sakın affetme!

Daha başka ne diyeceğimi bilemiyorum. 

Türk edebiyatının büyük ustası Aziz Nesin'den aldığım bir yazıyla bitiriyorum:

- Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha büyük hale getirir.

- Kadına sperm verirsiniz, size çocuk verir.

- Kadına bir ev verirseniz, size bir yuva verir.

- Kadına sebze verirseniz, size yemek verir, sizi doyurur.

- Kadına bir gülücük verirseniz, size kalbini verir.

- Kadına bir şarkı söyleyin, size konser verir.

- Ve kadın, kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir.

- Bu yüzden, ona çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun!