İKTİDARIN küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli beyefendi Ruh Sağlığı Yasa teklifini hazırlattı ve Meclis’e sundu. İşleyiş gereği aşama aşama teklif görüşülüp sonunda kanunlaşacak. İlk anda iyi bir iş, iyi bir çalışma, iyi bir düşünce olarak hemen herkesin ilgisini çekti. Yasa teklifinin gerekçesinde nüfusun yüzde 17’sinin tanı konulmayı gerektiren ruh hastalığı olduğuna dikkat çekiliyor. Öte yandan Sağlık Bakanlığı’nın araştırmasında da ruh sıkıntısını gidermeye yönelik, firenkçe adıyla antidepresyonel ilaçların kullanımı devasa boyutlara ulaşmış. Gazete ve televizyon haberlerinde de zaten çok sayıda davranış bozuklukları haber oluyor. Öte yandan 20 milyonu aşkın silah varmış insanların üzerinde. Yani nereden bakılırsa bakılsın yasa teklifi tam da ihtiyaç duyulan bir zamanda gündeme geldi.

Psikolog veya yaşam koçu

İktisadi buhran vardı-yoktu tartışmaları sürerken bu davranış bozuklukları da nereden çıktı diye sormak gerek. Madem iktisat yolunda, işler tıkırında; ruh sıkıntısı gideren ilaçların kullanımı neden bu kadar artıyor, neden insanlar silahlanıyor ve neden yan baktın cinayetleri işleniyor, toplum bu hale durup dururken mi geldi? Diye sorular sıralamak mümkün. Tam da bu sırada en yetkili isim ‘artık kenevir üreteceğiz’ müjdesi veriyor. Peki durum bu olunca hazırlanan teklif yasalaştığında derde deva olabilir mi diye bir hesap yapmak gerekir. Gerçekten de Türkiye’de yeterli sayıda ve nitelikte ruh sağlığı tabibi, firenkçe söylenişiyle psikiyatr var mı? Bu adamların muayeneleri ve sonra da tedavilerinin ücreti insanlar tarafından karşılanabilecek miktarın çok üstünde. Ruh sağlığı tabipleri ilaçla tedavi yapıyor, reçete yazıyorlar. Bir de sadece sohbet ederek sıkıntıdan uzaklaştıran iyi dinleyiciler var. Davranış Bilimcileri firenkçe adıyla psikologlar var. Davranış bilimcileri psikolog adını daha munis hale getirmek için yaşam koçu denilmesini tercih ediyorlar.

Doktorlar da sağlıklı değil

Bir çok psikiyatr doktor ve bir çok da psikolog tanıdığım var. Recep Doksat ve Adnan Ziyalar ile röportaj da yapmıştım. Ayhan Songar beyi de yakından tanırım, bir çok mecliste bir arada olduk. Sefa Saygılı da yakından tanığım bir insan. Nevzat Tarhan gibi başka isimler de var öyle ya da böyle tanıdığım. Psikologlar ise çok daha fazla. Her birinin bir dünya görüşü var ve o kabulleri çerçevesinde hastalarıyla muhatap oluyor ve çözüm üretiyorlar. Yani bilimsel yöntem uygulansa bile bilimsel tavsiyeler herkeste geçerli olamıyor. Ruh sağlığına hizmet edecek insanların da karakterleri, kişilikleri, eğitimleri, inançları, siyasi tercihleri onları istenmeyen yönde yönlendiriyor. Çoğu insanı okumamış, evreni okumamış, Allah’ı okumamış oluyorlar. Ahlak yapıları da çok farklı. Millet, aile, devlet, ümmet, eğitim, sanat, felsefe anlayışları da çok sağlıklı değil. Yani ruh sağlığı alanında hizmet veren insanların çoğu sağlıklı değil. Onlara nasıl güvenilecek merak konusu.

İstismarcılara dikkat

Yasa çıktıktan sonra 18 yaşına kadar insanların ruh sağlığı tedavisinin ücretsiz, ilaçların ücretsiz olması öngörülüyor. Her birinin bir avukatı olacağı, hakim kararıyla tedavinin yataklı olup olmamasına karar verileceği düşünülüyor. Ama bütün bunlar düşünülürken 18 yaşına kadar olan bu insanların istismardan nasıl kurtulacaklarının da tedbirleri alınmalıydı. Çünki iyilik için yapılan hiçbir uygulama istismarcıların alanı dışında kalamıyor. Her teşvik her iyilik uygulaması yeni hırsızlar, istismarcılar üretiyor. Yasa iyi bir zamanlamada gündeme geldi ve gerekli yankıyı da uyardı ancak yasalaştığında ve uygulamaya konulduğunda derde deva olacağı konusunda çok ciddi çekinceler var.

İnsanları korumak lazım

Ortam sivri sinek yaratılmasına müsaitse Allah sivrisineği yaratır. Ülkede insanları ruh sıkıntılarına sokan konuları ortadan kaldırmak gerek. Hastaları tedavi etmek yerine, insanları hasta olmaktan korumak daha akıllıca bir yoldur. Hastalıkların, ruh hastalıklarının sebebi korku, endişe, güvensizliktir. Dert belli, çare belli. Meselenin özünü bırakıp, etrafında geniş daireler çizmek yorgunluk ve umutsuzluktan başka bir işe yaramaz.