HERKESIN kendine göre önemlisi var. Benim önemlim şahsiyet ve bilgeliktir. Bir insan haysiyetine, şerefine, namusuna, kişiliğine saygılı değilse başkalarınınkilere de saygısız olmak durumundadır. Bu tür insanları oldum olası sevmem. Bu tür insan olmadığım için de tüm var olanları var eden Rabbime şükürler ediyorum. Şükürler ediyor olmaktan mutluyum ama; bir çok tanıdığım, kimi zaman dilimlerinde arkadaşlık ettiğim, ya da bir şekilde bir arada olduğum nice insanı izliyorum. Davranışları, tercihleri, söyledikleri, yazdıkları karşısında yıkımlar yaşıyorum.
Gezi olayları sırasında dedikodu kumkuması faaliyetteydi. Herkes sanal medya dahil her ortamda rast gele bilgiler, belgeler paylaşıyorlardı. Kimse olayı kavramak, gereğini yapmaktan yana değildi. Herkes tarafını seçmiş, karşı tarafı alt etmek için her söz ve fiili mubah sayıyordu. Bir fotoğraf paylaştı bir üniversite mezunu, meslek sahibi bir arkadaşım. Şaşıp kaldım. Belki de Kamboçya’da iç savaşta ortaya çıkmış bir olayın fotoğrafıydı. Ama İstanbul’da Gezi’de polis vatandaşa kötü davranıyor iddiasına kanıt olarak paylaşılıyordu. Hayretler içinde kalmıştım. O paylaşan kişinin telefon numarasını rehberimden sildim. Sanal medyadaki paylaşımlar listesinden de çıkarttım. Bir yazı yayınladım o zaman. Arkadaşlarımı kaybediyorum başlığı ile.
Her toplum çalkalanmasında, seçim dönemlerinde, umumi bir felaket yaşandığında insanları ilgiyle izliyorum. Her insanın bir kimliği var ya bilindik. O bilindik kimliğe uygun davranışlar bekliyor insan. Ama maalesef herkes topluma ömür boyu sunduğu kimliğe uygun olmayan davranışlar, sözler, yazılar sergiliyor. Yani şahsiyet zaafı sergileniyor. Şahsiyet olmadan bilgelik zaten olmaz. Bilgelik bir üst değer. Şahsiyeti, kişiliği olmadan kimse bilge olamaz.
Daha çok dindar, dine hayatında yer veren, dini değerlere saygılı bilinen insanlarla geçti ömür dakikalarım. Bu insanların adaletli, samimi, helale talip, terbiyeli, edepli, hatta biraz utangaç, hatta hayat boyu daha çok mağdur kişiler olmasına alışmışız. Ayet mealleri, hadis mealleri, dini menkıbeler, Sahabi hayatından misaller anlatan bu insanlar, seçim dönemlerinde siyasi partiyi din yerine koyduklarında kahrolmak sırası geliyor bana. Onlar yalan söylemekten, kendi taraf olduklarını göklere çıkarmaktan, adaleti bir kenara bırakmaktan, riyakear davranmaktan, iftira atmaktan, aslını bilmedikleri konuların uzmanı gibi konuşmalardan uzak duramıyorlar. Bilgelik herkeste olmaz. Bilgelik çok üst bir değerdir ve o kimde varsa, o lider olur. Yani bilgelik arayışımız liderler arasında sürer.
Müslüman kimliği ile tanınan insanların liderin gözüne girmek için yaptıklarına bakıldığında rezilliğin her türü gayet normal davranışlar haline geliyor. Beni en çok dilhun eden, o insanların şirretleşmesi, çirkefleşmesi. Daha önce mağdur olanların güç ve mevki elde ettiklerinde, önceki zalimlerden daha zalim, adaletten uzak davranışları kanıksamaları karşısında hayata dair tüm umutlarımı kaybediyorum.
Lider olmak için insanda son derece güçlü bir şahsiyet olmalı. Şerefine, namusuna saygısı yüksek olmalı. Eğitimi yüksek ve nitelikli olmalı. Dünya ve hayata karşı felsefi düşünme yetisi olmalı. Devleti, uluslar arası kurum ve kuruluşları, işleyişini bilmeli. Bunun yanı sıra manevi-dini değerlerini bilerek yaşamalı. Bunlar yetmez lider olmak için. Liderde mükemmel şahsiyet, kimlik, kişilikten başka, bir de fazla olarak bilgelik gerekiyor.
Bilge insan çok konuşmaz. Herkesi dinler ve anlamaya çalışır. Herkesin hakkını hesaba katar. Toplumu sancılara sevk eden, buhranlara sürükleyen halleri hayra yorumlayarak, çözümler üretir. Ürettiği çözüm ülke nüfusunun tamamını hedeflemeli.
Bilge insan öncelikle tüm insanlığı, ya da tüm ümmeti, ya da tüm Türk dünyasını ya da milletin tamamını hesaba katarak kollarını açar. Merhamet, şefkat kanatlarıyla herkesi sarıp sarmalamak ister.