İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Habertürk'te katıldığı programda Mehmet Akif Ersoy'un sorularını cevapladı.
Soylu'nun açıklamaları şöyle:
Bence Allah'a şükür Türkiye'de geçen kampanyalara nazaran çok keyifli bir seçim kampanyası yürüyor. Güvenlik ve herkesin kendisini ifadesi açısından. Bizim kampanyamızın da istikameti iyi gidiyor. Hem TBMM'deki aritmatik tablo, Cumhur İttifakı, ortaya çıkan sonuçlar. 2. tura sayın Cumhurbaşkanımızın avantajla başlıyor olması. Seçim günü olaylarının bir önceki seçime göre yüzde 25 civarında az olması. Türkiye'de hem demokratik olgunluk, hem şenlik, hem herkesin attığı adımlara yönelik güzel ve anlamlı bir tabloyla yürüyoruz. Bu da hem İçişleri Bakanı olarak hem yıllardır siyasetin içinde olan bir kişi olarak siyasetin, rekabetin iyi olmasını isteyen birisi olarak beni mutlu ediyor.
Mesela belediye başkanlığı seçimi geliyor. Belediyelerin imkanlarıyla seçime girdiği değerlendirilebilir mi? Seçimin buna ait değerlendirilmesi yapılması sadece bahane olarak or taya konur. Bunu siyasi tecrübeme ait olarak bunu söylüyorum. Bazen bu tersine olur. Elinizdeki bu imkanı göstere göstere kullanırsanız bu sizin aleyhinize olabilir. Vatandaş demokratik bir seçim ister. Gittiğiniz insana hangi türlü imkanla gideceksiniz de onun fikrini, zikrini bir başka şekle döndürebileceksiniz? Bunun rasyonel sonucu da yoktur. İktidar sadece kendi yükünü değil; uluslararası konjonktürün de yükünü taşır. İktidar her zaman seçimlere avantajlı girmez. Deprem büyük bir gerçeklik, bunu hiçbir algıyla değiştiremezsiniz. 50 binin üzerinde insan hayatını kaybetti. Yüz binlerce konut yıkıldı, milyonlarca insan oradan tahliye oldu. Bu bir gerçek. Arkadaşlarıma dedim ki, "Bırakın şu sosyal medya işlerini, biz işimize odaklanalım". Yakınımdaki arkadaşlara tamamen sosyal medya kullanmayı yasakladım. Biz görevimizi yerine getireceğiz. Bunu mümkün olduğunca bütün kaymakamlarımıza, valilerimize anlattım. İnsanlar hayatı gerçek yaşıyorlar. Olgu her zaman algının önündedir. Hiçbir algı gerçeği örtemez.
Biz adım adım bütün köyleri dolaşıyoruz, o illerin hepsini dolaşıyoruz. İlk günden itibaren orada nasıl gelişme olduğunu bizatihi görüyoruz. İnsanlar çocuğunu, babasını, annesini, eşini kaybetmiş. Orada bir köşede oturuyor. Bu insanla siz karşılaşıyorsunuz. Bu gerçekliğin yanına bir şey iliştiremezsiniz. O sizden samimiyet ve ona olan dayanışmanızı ister. Bu deprem bölgesinde Cumhurbaşkanımızdan orada çalışan herkese kadar, iş olsun diye hizmet eden dahil olmak üzere herkes elinden geleni ortaya koymuştur. Burada bir millet kardeşli bayrağı dikmiştir. Hiç bir günü bir güne denk koymadık biz orada. Hala öyleyiz.
Aslında rakam tam 4.1'di. 03'lük, 04'lük katkının yurt dışından gelebileceğini değerlendirmiştik. Bunun kendine ait bir simülasyonu var. Bir sonuç meydana çıktı ve o da olduğu gibi oturdu. Bunu yapan çok iyi arkadaşlarımız var. Tam 6-7 aydır Meclis çoğunluğunu Cumhur İttifakı hiç kaybetmedi. 310'dan aşağı hiç düşmedi Cumhur İttifakı. Biz bunu hep gözlemledik. Cumhurbaşkanlığı seçimi de biraz önce söylediğim 49-50 bareminde gitti. Alınabilir, alınmayabilir. Son 1 haftalık gelişmelerin nasıl olabileceği hep değerlendirdi. Ben 96-97'den beri siyasal araştırmalara konsantre olan bir kişiyim. Örnekleminizi iyi yaparsanız doğru bulmamak mümkün değil. ABD, Türkiye'yi 800 kişi ile ölçer. Yeter ki Türkiye'nin örneklemini iyi bulun. İyi örneklem kurarsanız 800 kişi ile de bulursunuz. Bir partiyi tatmin eden araştırmalar yapılır bazen.
Yükseköğrenim görenlerin, lise öğrenim görenlerin parti tercihleri bellidir. 18-24 yaş tercihler bellidir. 50-65 yaş tercihler bellidir. Bütün bu tercihler içerisinde bir tanesini çekip aldığınızda orada 1-2 puanlığı fazla ve eksikliği sonuca tesir ettirirsiniz. Seçim sonucu şöyledir; Millet İttifakı seçime giderken çok önemli bir önerme ile gitti. Dedi ki, Cumhurbaşkanlığı sistemini ortadan kaldıracağım dedi. Bu öneri parlamentoda anayasayı değiştirebilecek çoğunluğu veya referanduma getirebilecek sayı arar. Millet 14 Mayıs'ta ben senin bu önerini ortadan kaldırdım dedi. Bu teklifi millet neden kabul etmedi? Bu kadar krizden geçtik. Pandemi, Ukrayna-Rusya Savaşı, 15 Temmuz darbesi, dolar, döviz uluslararası alanda ekonomik dalgalanmaları yaşadık mı? Kuzey Irak, kuzey Suriye'de birçok askeri operasyon yapmak durumunda kaldık. Bütün bunlara rağmen bir siyasal kriz yaşamadık. Türkiye'yi ayakta tutan üç temel istikrar; güvenlik, büyüme, siyasal istikrarı yaşıyor. Bu üç istikrar Türkiye'yi ayakta tutuyor.
Süreç öyle bir getirdi ki, bütün krizlerle ilgili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu üç istikrarı ayakta tuttu. Problem oluşturmadı. Ben hem parlamenter sisteminde hem de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bakanlık yaptım. Birisi Anadol taksi, birisi Togg. Arasındaki fark bu kadar fazladır. Başbakanlık mekanizması iş yaptırmamaya yönelik, tıkayan bir mekanizmadır. Koalisyon olmasa da bizatihi Başbakanlık bürokrasisi bir felakettir. Türkiye uzun zamandan beri en önemli politikalarından birisi Doğu ve Güneydoğu politikasıdır. Bir taraf Kürt sorunu vardır, bir taraf Kürt sorunu yoktur diyor. Bu kaya gibi durmaktadır.
Türkiye uzun zamandır bir politika izliyor. Biz PKK/PYD terör örgütüyle, DEAŞ, FETÖ ile mücadele ettik. Ama PKK/PYD mücadelesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Türkiye'nin yatırım, insana dokunmada eksiklikleri oldu. Kamu bürokrasisinin, oraya tayini çıkanın acaba gitsem mi, gitmesem mi, oraya bir okul yapmak isteyenin bütün endişeleri devletle, batıyla doğu arasında farkın oluştuğu bunun da Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti bunları bilerek yapmıyor anlayışı orada egemen anlayıştı. Tayyip Erdoğan tuttu Türkiye'de Doğu ve Güneydoğu'nun makus talihini yendi. Devlet yol, hastane, havalimanı yaptı. Bir başka bir şey daha yaptı. 87'den itibaren terörle mücadelede devlet sert davranıyor diye eleştiriler sözkonusuydu. Bir taraftan terörizmi bir tarafa koydu bir taraftan terörle mücadeleyi koydu. Vatandaşa 'Benim derdim teröristle' dedi. Bunu Kürt kardeşlerimiz anladı.
Burada çözüm süreci içerisinde devlet samimiyetle birlikte adım attı. 'Silah bırakmak istiyorsanız buyrun gelin' dedi. Çözüm sürecini istismar edip, mahkemeler, sözde vergi daireleri kurup, yol kesip orada 25 yerde özerklik ilan edince. Devletin bir cemal bir de celal yüzü vardır. Devlet millete karşı cemal, terör örgütüne karşı celal yüzünü harekete geçirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin terör örgütünü yenmemesi diye bir şey sözkonusu değildir. Bunun sonucu ne oldu? Doğu ve Güneydoğu'da üniversitelerin sayısı neden iki kart attı.
HDP zaten kilit parti değildi. Türkiye'ye rota şaşırtmaya çalışanların ortaya koyduğu bir anlayışın tanımıdır. Siyasi anlamda karar verme kabiliyetini ortaya koymaya etkilemek içindi. Millet 'ben çocuğumu dağa göndermek istemiyorum, mühendis yapmak istiyorum' diyor. Önümüzdeki 20 yıllık bant içerisinde Mardin, Van, Diyarbakır. Etrafındaki bölgenin en önemli cazibe merkezi olacak. Ortadoğu'nun en önemli cazibe merkezi olacak. Doğu ve Güneydoğu'da kapasite yüzde 45'lerde. Burayı artırdığı andan itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemiz Ortadoğu'nun miğferi olacaktır.