İNSANIN temel niteliklerinden birisi diye anılan, başkalarını hesaba katmak konusunda daha ayrıntılı düşünmek gerek. İnsan, eğer insan ise insani değerlere sahipse hesaba katması gerekenlerin kimler olduğunu sıralamaya çalışmakta yarar var. İnsan önce baba ve annesini, aynı karından kardeşlerini, aynı babadan kardeşlerini, annenin kardeşlerini, babanın kardeşlerini, annenin ve babanın anne ve babalarını, kendi eşini, çocuklarını, eşinin anne-babasını, kardeşlerini atalarını, akrabalarını hesaba katması gerekir. Kan bağıyla bağlı olduklarının yanı sıra hukuk bağıyla da bağlı olduğu başkalarını, kendinden başkalarını var saymak durumundadır. İnsan tüm bu sayılanları birinci dereceden düşünmek, hesaba katmak, onların dertlerini, sıkıntılarını, açmazlarını çözümlemek için en azından iyi dilekte bulunmak zorundadır.
İnsan bir karmaşadır
Sokakta, iş yerinde, okulda, kışlada, cezaevinde, sipor kulübünde, bir arada olunmak durumunda olunan yerlerde tanıdıklarımız, arkadaşlarımız denilen kişileri de hesaba katmak, var saymak durumundadır insan. Onların da başarısını ummak, beklemek, desteklemek insani niteliktir. Ama aynı zamanda tüm bu insanların başarılarını kıskanarak, örnek alarak rekabet etmek de insani bir davranış biçimidir. Onları hem var sayıp düşünmek, onlara hayatı, başarıyı kolaylaştırmak hem de onlardan geri kalmamak için onlarla rekabet etmek. İnsan bir karmaşadır. Ama intizam içinde bir karmaşadır. Çelişkiler yumağıdır ama düzen içinde çelişkiler yumağıdır. Bu sözler bile tezat gibi algılanabilir. Ama insan budur. İlahi tebliğler, insanın bu çelişkilerini sınırlamak, düzenlemek, insafa uygun hale getirmek için kurallar vaz etmiştir. Ama insan hayatın gulgulesi içinde bu İlahi tebliğleri sıkça unutur.
Bu yüzden denilmiştir ki, din nasihattir. İnsanlara, iyiliğini umduğumuz insana, ilahi emir ve yasakları, iyiliği, güzelliği hatırlatmak başkalarının, bilhassa güç sahiplerinin canını sıkabilir. Ama insan olmak bazı sıkıntılara katlanmayı da zorunlu hale getirir. Adaab-ı muaşeret denilen yani toplum içinde can sıkmayan davranışlar silsilesi, hoşa giden davranışlar düzeneği herkese lazım. İnsanları yıllarca yaptığı işten dolayı sıfırlamak, onların gerçek değil müsvedde olduğunu söylemek hem adaab-ı muaşerete uygun düşmez hem de insaf duygularını isyan ettirir. Ölçülü olmak gerek. Başkalarını var saymak demek, başkaları için de ölçülü olmak demektir. Sevgide de, nefrette de ölçülü olunmadığında gidilecek tek hedef vardır, o da zulüm okyanusudur.
İnsanları var saymak
Komşu denilen ve hesaba katmak zorunda olunan insanlar var. Son ilahi kitap öylesine kurallar koymuş ki, o dinin muallimi, ‘Komşu komşuya mirasçı olacak sandım’ diyor. Komşuluk hakkında o kadar ileri kurallar var. Gel gelelim dikine yerleşim hem komşuluk ilişkilerini değiştirmiş hem de komşunun günahıyla müflis duruma düşmüş insanlar üretmiş. Dikine yerleşim birimlerine apartman denilmiş önceleri, sonraları kat sayısı abartılınca gökdelen denilmiş. Müstemleke kafasıyla daha sonra o binalara Türkçe olmayan isimler verilmiş. Yabancı kelimeler isim olarak kullanılınca alıcısı da çok oluyor bu yüksek binadaki deliklerin. İnsanların kendilerini güvende hissetmeleri için önceki yüzyıllarda kayalar oyulup, aile için özel delikler ev olarak kullanılmış. İnsanlık çok ilerledi ya şimdilerde de betondan delikler üst üste konularak dağlar oluşturuluyor. İnsanları var saymak, ve o insanların iyiliğini, kendi iyiliğimizi istediğimiz kadar istemek insanlıktır. İnsani değerdir, fazilettir, erdemdir. İnsani değerdir. Başkalarını var saydığımız oranda insan oluruz. Başkalarına hürmet, saygı, muhabbet sevgi gösterdiğimiz oranda saygı ve sevgiye hak kazanırız.