Bayram günleri neşeli olmamız gereken,

Sevinmemiz, eğlenmemiz, dostlarla iyi vakit geçirmemiz gereken günlerdir.

Adı üstünde; "BAYRAM".

Ama maalesef birileri için öyle olmuyor.

Bayram vesilesi ile bizden büyük sevdiğimiz bazı dostları aramak,

Hatırını sormak, bayramını kutlamak adettendir.

Bayramını kutlamak için aradığım dostlardan biri de,

Polis muhabirliği zamanında tanıdığım, o zamanlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü,

Yabancılar Şube Müdürü olan Abdurrahman İnsan ve eşi Meryem İnsan"dı.

İnsan Ailesi yıllardır görüştüğümüz,

Bize karşı sevgisi ve de muhabbeti çok olan,

Her zaman gerek yardımları ile gerekse yiğit duruşu ile arkamızda varlığını hissettiren ADANALI bir aile.

Ve Meryem Ablamız.

Tam bir ADANA kadını.

Boyu ile posu ile kodumu oturtan cinsten.

Şahit olduğum bir olayda arsız bir taksi şoförünü tokatla dövecek kadar da yürekli.

Onda, acizlik, pısırıklık hele zorluklar karşısında gözlerinde GÖZYAŞI göremezsiniz.

Her zaman dirayetli ve de yüreklidir.

Her türlü zorluğu aşabilecek bir irade yapısına sahiptir.

İnsan Ailesi mesleklerinde emekliye ayrıldıktan sonra kendilerine bir işyeri açtılar.

Araba kiralama ve tur şirketi.

Sultanahmet"te de küçük bir dükkân kiralayıp, kendi arabaları,

Ve kiraladıkları yabancı arabalarla ekmek parası peşine düştüler.

Yıllardır bu işe emek veriyorlar.

Yanlanırda çalışan birçok insana da EKMEK yedirdiler.

Buraya kadar her şey güzel.

HAZİN olan bundan sonrası.

Bayram günü hatırını sormak üzere aradığımız MERYEM Ablamız hiç alışık olmadığımız biçimde,

Hüngür hüngür ağlıyordu.

İlk sözü de çaresizliğinin adeta göstergesiydi;

"Alicim 30 yıllık ekmek teknemi kaybettim-kapatmak zorunda kaldım,

Yanımda çalışan herkese yol verdim, işten çıkarttım.

Durumum hiç iyi değil".

Görüntü hoş değildi,

İnsanlar bayramda güzel dakikalar geçirirken,

Bazılarımız da bayramı gözyaşları ile karşılıyordu,

Aynı Meryem Abla ve eşi Abdurrahman İnsan"da olduğu gibi.

Meryem Ablamızın işi turizm ve de gelen turistlerle eşdeğer.

Kapadokya, Kuşadası, Antalya gibi yerlere paket turlar düzenleyip,

Para kazanıyorlardı.

Peki, ne olmuştu da yarım asra yakın çalışan bir işletmeye kilit vurmuştu?

Meryem Ablamız söze; 

"yukarıdakilere söyleyin herkes ile kavga etmeyi bıraksınlar" diye başladı

Sonra da anlatmaya devam etti;

"Sultanahmet, Havaalanı, Aksaray bombalama olaylarından sonra,

Türkiye"ye gelen turist sayısı bayağı azalmıştı. Ancak yinede işyerlerimizi idare ediyorduk.

Ama Almanya, Hollanda ve de AB ile başlayan atışma sürtüşme ve de kavga

Bizi iyice bitirdi.

Artık İstanbul"da özellikle turizmin merkezi Sultanahmet"te gelen batılı turist yok gibi.

Türkiye"ye gelmiyorlar.

Başka ülkeleri tercih ediyorlar.

Ortalık bize faydası olmayan Arap turist ve de Suriyeli it kopukla doldu.

Yüzyıllık işletmeler,

Oteller, moteller, lokantalar kapılarına kilit astı.

Sokak araları kiralık ve de satılık işyerlerinden geçilmiyor.

Ve bu işyeri sahiplerinin bankalardan aldıkları krediler borçları harçları var.

Bunları ödemekte zorlanıyorlar.

Çoğu da batmış durumda.

Ekonomimiz yüzde 5 büyümüş diyorlar.

Anlayamıyorum!

Evet, birileri büyümüş ama büyüyen biz değiliz.

Biz battık batıyoruz arkadaş!"

Durum böyle gönül dostları.

 Yönetenlerimizin, bizim en büyük ticari partnerimiz,

AB ile itişmeyi kakışmayı bırakmaları, olaya siyasi refleksle değil de,

Ticari açıdan bakmalarında yarar var.

Sonuçta mutsuz olanlar Meryem Ablamız gibi canını dişine katarak,

Yıllarca küçük bir işyerinden para kazanarak ekmek yiyen,

Bu vatanın gönül insanı vatanseverlerimize oluyor.

Biline ki,

Ülkemizin turiste, türizme, yabancı yatırımcıya ve de DOLAR kazanmak için ticarete ihtiyacı var.

Bağırıp çağırarak olmayan turistleri de kaçıramamakta yarar var.