DÜN Deniz Beyi nihayet ekranda yemin ederken gördük. Her şeyden önce büyük geçmiş olsun. Ayrıca sağlığı konusunda hala şifa dileğimi de sunmak isterim. Kimine göre Deniz Bey’dir, kimine göre Deniz Abi... Samimi, içten, yakın, hırslı, tam bir siyasetçidir. Öğrencilik döneminde başlayan bu yolculuk, 60 ihtilali dönemindeki enerjisiyle kendisini tanıtmaya neden olmuş ve CHP çatısı altında bugüne kadar da süregelmiştir. Başbakan yardımcılığı, dışişleri, maliye ve enerji bakanlığı koltuklarında oturmuş, TBMM geçici başkanlığı yapmıştır.

Büyük mücadeleyle tam 5 kez olağanüstü genel kurultaylar sonucu Erdal İnönü ile yaptığı yarışı kazanarak CHP genel başkanlığı hayalini de gerçekleştirmiştir. CHP tarihinde ilk kez baraj altında kalarak Meclis’e giremeyişi, Baykal döneminde meydana gelmiştir. AK Parti’ye karşı ilk hezimeti de yine onun dönemindedir. Kuşkusuz Türk siyasetinin çok önemli aktörleri arasında bulunuyor. 81 yaşında olması nedeniyle Meclis’in en yaşlı ve en kıdemli üyesidir. CHP’nin baraj altı kaldığı dönem hariç bugüne kadar her seçimde Antalya milletvekili olarak Meclis çatısı altında bulunmuştur. Muhalif kişiliği ile bunca yıl mücadelesine rağmen iktidar olamamış ve sürekli parti içi çekişmelerde başrolde yer almıştır.

Dün yemin etti

Kemal Kılıçdaroğlu’na genel başkanlığı devrettikten sonra bile siyasettin kopamadı. Seçim bölgesi Antalya’da bile ön seçimlerde ilk sırayı yitirmesine rağmen adaylık konusunda ısrarcı oldu. Elbette CHP başkanlığı yapmış, bunca hizmette bulunmuş bir siyasetçiyi kimse öteleyemezdi... Ekim 2017’de beyin kanaması geçirerek sağlığını yitirdi. Hala tedavi görüyor. Yemin edemeseydi, milletvekilliği düşecekti. Dün kürsü önüne konan rampaya özel arabasıyla gelerek yemin etti. Meclis TV yakın çekim yapmadı. Ama felç nedeniyle yardım alamadan da olmuyor. Bu formalite de yerine getirildi. Söyleyeceğim o ki; bu kadar ısrar neden? Doygunluk ve yeterlilik duygusundan söz ediyorum. Sayın Baykal bu haliyle nasıl milletin vekili olabilecek? Çok üzüldüm. İstifa ederek evinde dinlenmesi, sağlığı ile zaman geçirmesi, çocukları ve torunları ile iyi günleri paylaşması asıl olan değil mi? 65 yaşında emekli olunuyor. Devlet çalıştırmıyor. 50 yaşındaki emekli iş bulamıyor. Yaşlılık yüze vuruluyor.

Artık anlamı var mı?

Milletvekili gibi zor, enerji isteyen, toplantı ve seçmen yoğunluğu gerektiren bir ortamda hala bulunmak isteyişinin anlamı var mı? Yemin ettiğine göre en yaşlı üye sıfatıyla geçici başkan olup oturum yönetmesi gerekiyor. Ama yapamaz. Sağlığı yerinde değil. Bunca mücadele ve aktif siyasi hayattan sonra bu fotoğraf hiç olmadı. Devlet zaten sağlığı ile ilgili her türlü görevini fazlasıyla yerine getirdi. Hala da devletin güvencesi altında. Peki neden bu ısrar? Siyaset böylesine bir tuttu mu, yoksa güç, kudret olgusu mu? Bırakmak, vedalaşmak, hoş bir seda olarak ayrılmak istemiyoruz. Bu nedenledir ki, çok kolay parti değiştirebiliyor, aday olunmayınca başka alternatiflere dümen kırabiliyoruz. Dönemi yaşamak hepimiz için geçerlidir. Dönemi siz bırakmazsanız, dönem sizi bırakır. Oysa ki, kişinin kendisini, ailesine, bırakacak zamanı olmalıdır. İşe girerken bile işveren sağlık raporu istiyor. Meclis çalışması için de geçerlidir bu. Parlamento bu dönem bir eksik çalışmıştır. CHP bir eksik kalmıştır. Antalya’nın genç siyasetçileri bir eksik bırakılmıştır. Vefa çok önemli bir duygu. Ah de vefa da... Ancak parlamenterlik, milletin vekilliği, 82 milyonun 600 temsilcisinden biri olabilmek başka bir şeydir. Sağlıklı oluşuna çok sevindim. Ama o fotoğrafa çok üzüldüm. Keşke, ‘Buraya kadar’ diyebilsek. Keşke vedalaşmayı bilebilsek. Keşke yerimizi gençlere devredebilsek. Keşke...