ORTADA görünen, salınan aydınlar, cari tufandan talanlanan aydınlar, çeşitli sanal medya ortamlarında yazdıkları yazıları paylaşıyorlar. Birbirlerini tebrik ediyorlar. Birbirlerini pohpohluyorlar. Çok sayıda kitaba imza atmış bir yarı aydın, geçtiğimiz günlerde bir yazı paylaştı. Soldan sağa geçiş yapmak üzere olan bir yazarın sıcak duygularını ifade eden bir yazısıydı. Ezber bozan bir yazı diye nitelenmişti ama hiç de ezber bozmadığı gibi iki ezberden biriydi yazı. Ezber bozan bir tarafı vardı. Alışıldık çevrenin dışından bir yazardı. Yoksa Türkiye’de ezber bozmak kimsenin haddine değil. İki ezber var. Ya bu tarafta, ya da bu tarafta olmayanlar tarafındasınız. Bütün söylemlerinizi de buna uydurmak zorundasınız. Düşünmekten söz bile etmek olanaksız. Düşünmek başa bela.
Ailenin geçirdiği zelzele
Eğer sayın Cumhurbaşkanı, Başkan ailenin sancılarından söz etmeseydi, ailenin geçirdiği zelzele hiçbir aydının meselesi olmayacaktı. Bereket versin sayın Başkan düşünüyor- konuşuyor da, aydıncıklar da ondan sonra aynı konuda düşünmeye, reisin söylediklerine paralel cümleler kurmaya gayret ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah uzun ömürler versin. O düşünüp-konuşmasa aydıncıklar asla düşünme ve söyleme cesaretini gösteremeyecekler. Hepsini tebrik de ediyorum. Hiç değilse sonradan yola düzülüyorlar.
Utanma ve inanma
Utanmak insana ait bir duygu. Ama utanmak kadında başka, erkekte başka, çocukta başka, sağlıklı insanda başka, pisikopatta başka boyutlardadır. Esasında manevi donanımı olmayan insanda başka, manevi donanımlı insanda başka ebattadır. Allah’a ve elçilerine, kitaplarına, ahiret gününe, ebedi hayata inanan insan için utanma bambaşka bir duygudur. Utanma ile inanma arasında öyle derin bir bağ var. Haya duygusu, utanma, arlanma imandandır denilmiş. Şimdilerde kimsenin utanma duygusu kendini gösteremiyorsa, aslında olmayan haya duygusundan çok iman olmalı.
Dünya makam ve mevkileri için, daha rahat, kolay, emeksiz kazanmak ve yaşamak isteyen bir iman sahibi olamaz. Müslüman kimliğini öne çıkararak ama ücretini Allah’dan değil, halktan, sandıktan bekleyerek ve hak ederek ya da etmeyerek alarak yaşayan bir dindar kimliği ahirette muhakkak müflislerden olacaktır. Kur’an-ı Kerim’de hemen her peygamber için aynı ayet var. ‘Ben size Allah’dan aldığımı tebliğ ediyorum, sizden bir ücret de talep etmiyorum. Benim ücretimi Allah verecek’ anlamında ayet var. Hayata baktığımızda din ile bağlantısını referans göstererek dünya makam ve mevkileri talep ediliyor. Siyaset sahnesinde, devlet kademelerinde, yönetim mevki ve makamlarında koltuk edinmek için dindarlık, dini kimlik kullanılıyor ve çoğu defa karşılığı da alınıyor. O halde ahirette alacağınız kalmıyor. Hiç düşünmüyor musunuz?
Düşünmek başa bela
Ezber bozanmış! Ezber, zaten düşünmezliğin kanıtı. Düşünen adam ezbere zaman da, güç de harcamaz. Utanmak gerek. Doğru sözler söylemiyorsanız, doğruyu eğipbüküyorsanız haya etmek gerek. Yalnızca kazanmak, ne pahasına olursa-olsun kazanmak diyorsanız utanmanız gerek. Ortada görünen, salınan, gazete ve televizyon ekranlarını paylaşan bu yolla para kazanan, itibar ve mevki kazanan yarı bile olmayan aydıncıklar. Biraz düşünün. Evet düşünmek başa bela ama yine de gelecek nesiller için düşünün. Düşünürken de utanın. Utanmazlık, hayasızlık, arlanmazlık imansızlıktır. Dini kimliği ile dünya metaı toplayanlar sözüm sizlere.
Düşünmek, hiçbir ezbere sahip olmamaktır. Ezber hafızaya dayalı bir faaliyettir. Öğrenme döneminde işe yarayan bir niteliktir. Hayata atıldıktan sonra, yetişkin olduktan sonra ezberlerle yaşamak esarettir, tutsaklıktır. Beyin, faaliyet göstermedikçe iri yarı, dev hayvanlarda da var olan bir organdır.
Hak etmediğinizi alıyorsanız, helal kazanç peşinde değilseniz, daha rahat ve daha kolay yaşamak için her manevi değeri harcıyorsanız, hiç üretmeden tüketiyorsanız, ezberlere sahipseniz kendinizden utanmalısınız.