MEKTUBUN kısa olanı makbuldür. Dün size yazdım. Yazının yanıtını beklemeden devam etmek istiyorum müsaadenizle... Hüseyin Bey, ateş düştüğü yeri yakar. Şu an coğrafyamız ateş çemberi. Ülkemiz terör ile mücadele verirken, dondurucu soğukta binlerce kınalı kuzumuz Suriye sınırında ‘marş marş’ bekliyor. İşte bu Mehmetçiklerin anne-babaları, kardeşleri, yakınlarının da ciğeri kredi kartlarının alev alev ateşiyle yanıyor. Soğan, patates, domates derken, ülke ekonomisi malum. Bakın hükümet, bakliyat, domates salçası, buğday, arpa, pirinç ithalatında vergiyi de sıfırladı. 71 maddelik torba yasası çıktı. Bunca iyileştirmeye siz de katkıda bulundunuz. Sağolun... Ancak kredi kartlarında asıl sorunlular, kartların varlık yönetim şurketlerinde, avukatlarda takipte olanlardır. Acımasız mürekkep faizle katlanan borçları bankalar, aracı kurumlara sattı. Borç satın alan aracılar şimdi icra emirlerine başladı. Şu kar kış kıyamette, çocuklarımızın ara tatilleri sırasında evlere icra gelip yatakyorgan, televizyon, bilgisayar haciz eylemi başlamasın lütfen.

İçinden çıkamıyorlar

Takipte bulunan kart sahipleri de iyileştirme kapsamına alınmazsa çifte standart oluşmasına neden olunur. Bakın Hüseyin Bey, vallahi borcum yok. Sizin bankanız ile çalışıyor, şükür aylık ekstremi ödüyorum. Ama emekli, işçi, dar gelirli arkadaşlarımı biliyorum. İşin içinden çıkamıyorlar. Sayın Hüseyin Bey... Bu kredi kart bataklığına saplanırken ölçüsüz davrandık. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmadık. Gözümüz kaldı, aldık. Çoluk çocuk istedi, aldık. Hanımlar taksit dedi, aldık. Anladık kabahatliyiz. Ancak siz bankaların hiç mi kabahati yok? O kadar özendirdiniz ki, neredeyse kart almayanı ayıplayacaklardı! Özel memurlar ile kapı kapı kart satıldı. Yetmedi, aileye paket kart sunuldu. Cep telefonlarına gelen tatlı davetler ile bu oltaya yakalandık. Yetmedi, kart limitinin artırılma teklifi ile egomuz okşandı. Aldığımız maaşa bakmadan yüksek limitlerle aşağıya çekildik. Bankalar Birliği gözlerini yumdu. Kart borcunu ödeyemeyen başka bankadan başka kartlar alıp borcu borçla kapatma yoluna gitti. Cüzdanlar kartla doldu. Şimdi hepsine borçluyuz. Tamam kabahatliyiz ama başıboş kaldık. Kontrolsüz güce itildik. Şimdi bankalar da alacaklarını tahsil edemiyor. Ama öğrendik ki bankalar borçlarımızı 5’te 1, 10’da 1 oranda satmış. Evet satmış. Bu durumda aracı kuruma borcu satılmış kart borçluları son yapılandırmadan yararlanamayacak.

Bu insanlara öncelik

Hüseyin Bey... Asıl bu insanlara öncelik gerek. Bakın devlet bankaları on yıllarca devletin gereksiz masraflarını ödeyerek görev zararıyla kapattı bilançolarını her yıl. Bu kez de millet zararı olsun! Bunca yıllık kart müşterilerinden sağlanan kar yeter de artar bile. Başarılı bankacılık yapıyorsunuz. Özel bankaları solladınız. 550 milyarı aşan mevduatla büyük bir yapısınız. Kaldı ki, hibe değil bu istek. Yapılandırma. Gelin ortak kusurumuzu ortaklaşa telafi edelim. Bankalar Birliği Başkanı olarak bu sorunu siz çözersiniz. Aramızda kalsın ama hükümet de bu sorunun çözümünden yana. Hadi bir el verelim Anadolu tabiriyle... Şu kar kış kıyamette, şunca sorunlar içinde çocuklarımızın şenlik içinde olacağı ara tatil döneminde müjdeleyiverin insanları. Dövizzede, konutzede, kartzede derken, yavaş yavaş öğreneceğiz vahşi kapitalizmin oltasına yakalanmamayı. Saygı, sevgi ve başarı dileklerimle... NOT: Dünkü mektubum birçok televizyon kanalının sabah programında okundu. Sağolsun meslektaşlarım değer görmüşler. Ama bu değer yazıya değil, kart sorunu olan insanların çözüm bekleyen feryadına. Demek ki, anonim bir açmazla karşı karşıyayız. Bu açıdan da ele alırsanız seviniriz. Son kez borcu borçla kapatıp bulunduğumuz çukurdan çıkmak için bir el isteniyor. Yoksa çukurun dibinde çaresizlik içinde kalacak olan borçluları sosyo-psikolojik sorunlar da yakalayacaktır.