Mevcut basının büyük bir kısmının “Türk ailesine hitap ettiğini” söylemek mümkün değildir. Bir kere kadını baskı sayısı ve reyting yükseltmek için reklam aracı olarak kullanan basının, Türk milletinin manevi ve ahlaki değerlerine saygılı olduğunu söyleyemezsiniz.
Ne yazık ki hem bazı TV kanalları hem de birçok gazete, kadını araç olarak kullanmaktadır. Hoş, kadını reklam aracı olarak kullananlar yalnız gazete ve televizyonlar mı? Ne yazık ki bu kuruluşlar halkın daha çok karşısında olduğu için daha çok dikkat çekmekte ve göze batmaktadır.
Kadının vücudunu ve çıplaklığını kullanarak satışını artıracağını düşünen gazetelerin, ülkede sayısı az değildir. Dikkatli okuyucunun gözünden kaçmamaktadır. Bazı gazetelerin ilk sayfalarında her gün açık giysili bir genç bayan resmi yerleştirilir. Belki bu iş birilerinin nefsini de okşayabilir. Kendilerinin o şekilde reklamını yapmak isteyen insanlar da çıkabilir. Ama bunu milletin inanç değerlerini altüst edecek biçimde yayınlamanın topluma saygısızlık olduğunu bilmek gerekir.
Basın mensuplarının, içinde yaşadığı milletin maddi ve manevi değerlerini bilmek, saygı göstermek gibi bir sorumluluğu vardır. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz. Ama bugün böyle bir sorumluluğu taşıyan gazete ve gazeteci sayısı mevcudun yüzde onunu bile oluşturmaz.
Basın yasasında yer alan maddelere göre, herhangi bir mağdurun maddi ve manevi zarar görme ihtimali varsa o mağdurun fotoğrafı yayınlanamaz, ismi açıklanamaz.
Şimdi size bir örnek: Bazı gazetelerimiz bir haberi ilginç bir resimle görüntülemek tutkusu içinde, insanların alnına “ömür boyu silemeyecekleri bir damgayı basmak”ta sakınca görmezler.
Bu tür bir olayın çok eski bir mağduresi bakın ne demişti: “Yıllar önce çirkin bir olay geçti başımdan. Olayı sadece iki aile biliyordu önce… Gazeteler yazdıktan sonra, herkesin diline sakız oldum. Olayın tarafı olan genç, şimdi kocam. Evlendik çoluk-çocuğa karıştık. Olayın sorumlusu olan kocamı ailem affetti. Ama ailemizin şerefini iki paralık eden gazetelerin yazdıklarını bütün mahalle okuduğu için ben halen o sokakta kimsenin yüzüne bakamam. Gazete okumak şöyle dursun, gazete lafından nefret ediyorum. Bu adamların kızları, kız kardeşleri, vicdanları hiç yok mu? Bir genç kızın dört duvar arasında başına gelmiş felaketi bütün memlekete ilan etmekle ellerine ne geçer?”
Magazin haberi hazırlamak için bir vatandaşın hayatını karartmanın bir “bedeli” olmalı aslında! Ama ne yazık ki yok.
Basında haber değeri olmayan konular var. Olmadığı için de Türk milletinin ahlaki değerleri hiçe sayılarak haber değeri olmayan bir konu, birkaç fotoğrafla manşet haline getirilebiliyor.
TV’lerde ve gazetelerde çıplaklık sergileyen fotoğraflarla ne yapılmak istendiğini Türk milleti çok iyi bilmektedir. Bildiği içindir ki basına güvenmemektedir. Magazin gazeteciliği ve TV programlarında magazini öne çıkartmanın anlamı nedir? Bu tür yayınlarda dedikodunun meşrulaştırılmasından başka ne var?
Başkalarının gizli kalması gereken yönlerini ifşa etmenin gazetecilikle ne alakası var? Basınımızın ahlak anlayışındaki çürüme, basının kalitesini düşürmektedir. Gazetenin çok renkli, bol fotoğraflı olması üstünlük olarak kabul edilemez. Hiç bir ciddi konuyu gündeme getirmeyen magazin gazetelerini topluma verdikleri bir şey var mıdır? Yukarıdaki örnek de gösteriyor ki basının bu yaklaşımı, vatandaş ile arasını daha da açmaktadır.
Türk basını, hitap ettiği Türk milletiyle her bakımdan “barışık olmak” zorundadır. Ama bugün ne kadar barışık olduğu tartışılır.
Hiçbir kişi veya kurum, “hitap ettiği kitleye ters düşerek” onları etkileyemez. Neylersiniz ki “kör ile yatan şaşı kalkar” misali, kötünün etkisi, iyiden çok daha fazla olmaktadır. Bu da vatandaşın eğitim yetersizliğimden kaynaklanmaktadır.
Basın mensuplarının, içinde yaşadığı milletin maddi ve manevi değerlerini bilmek, saygı göstermek gibi bir sorumluluğu vardır. Millete karşı sorumluluğun en başında “0 milletin inanç değerleri, örf ve adetleri, gelenekleri ve milli hassasiyetine saygılı hareket etmek” gelir.
Basın bu konulara karşı gereken hassasiyeti göstermiş olsaydı, eminiz ki güvenirliği bu durumlarda olmazdı.