Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının Azad edilmesine yönelik, Ermenistan’ın boşalttığı topraklar üzerindeki “Hristiyan mabetlerinin durumundan endişeliyiz” açıklaması yapma gereği duyan ikiyüzlüleri hatırladınız mı?
Yıkanlar, yok edenler, evleri ağaçları ataşe verenler, Azerbaycan topraklarında kalan mabetler için endişe duyuyorlardı!
Türkiye’nin desteği ve Azerbaycan Mili ordusunun kararlı duruşu, teknoloji ile donatılmış düzenli ordusunun geliştirdiği savaş stratejisiyle, Ermenistan devletini şaşkına çevirerek, hiç beklemediği ağır kayıplar veren Ermeni ordusu, işgal ettiği toprakları terk etmek zorunda kalmıştı.
Avrupa devletleri yenilgiyi şaşkınlıkla izlemiş, Azerbaycan’a karşı planları ise kendi ellerinde patlamıştı.
Ermenistan’ın yenilgiyi kabul etmek zorunda kalarak, Azerbaycan’ın işgal altındaki toprakları Azad edilirken tarih tekerrür etmiş, Ermenilerin, Türk topraklarında yüz yıl önce yaptıkları katliamları, Karabağ’da da doğaya, çevreye ve canlılara yapmışlardı.
Bugün katliamcı batının desteğinde İsrail’de yine aynı şekilde tüm kutsal sayılan değerlere insafsızca saldırarak, Kültürel mirasları, yaşam alanlarını yerle bir edip, insan katliamı yapıyor. Sesi çıkmayan ikiyüzlü batı; Tüm değerleri yok eden ve katliam yapanlar içinde endişeli mi?
Müslümanlara ve Türklere olan kinleriyle hiçbir şeye saygı göstermiyor, inanç mabetlerini, tarihi, kültürel değerleri kullanılmaz hale getirirken, Hristiyanların dini mabetlerini de yerle bir ediyorlar. Ermenistan’ın terk ederken Azerbaycan topraklarında kalan “Hristiyan mabetlerinin durumundan endişeliyiz” açıklaması yapan iki yüzlüler, İsrail’in kiliseleri Camileri yerle bir etmesinden, okulları hastaneler vurmasına neden ses çıkarmıyor! Neden endişeliyiz açıklaması yapamıyorlar?
Hristiyan mabetler için endişelenmek işin bahanesi! Gerçek olan; Türkiye’nin Azerbaycan’da olması ve iki devlet bir milletin ortaya koyduğu güç, Türkiye’nin artan cazibesi, güçlenen imajı, günden güne büyüyen itibarı, kabuğunu günbegün çatlatması, istikrarlı yönetim, söz dinlemeyen güçlü ülke oluyor endişesidir.
Gazze’de süren soykırıma ülkemizin haklı itirazı, uluslararası meselelere karşı onurlu duruşu, milli tezleri, başkent Ankara vizyonu, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine muvafık şekilde ileri sürmesi, küresel hasım emperyalist çevrelerini ürkütüyor olmasıdır.
Türkiye’nin hızını yavaşlatmak, yeni yüzyıl heyecanını azaltmak, milli birlik ve kardeşliğimizi yaralamak için menfur operasyonlar her zaman devrededir. Ne zaman Türkiye başını kaldırsa, bir adım öne çıksa, adından bahsettirse, sözü geçen bir ülke olsa çok geçmeden emperyalistlere hizmet eden musibetlerle karşılaşıyoruz.
Türkler, savaş bilmeyenlere savaş, “Medeniyet Bilmeyene Medeniyet” öğretti. Kadınların Avrupa’da Cadı, Araplarda Cariye, Çin’de seks kölesi olduğu tarihlerde, Türk Hatunları Toy kurup, savaş yönetir, Budun’u bir kılar idi…
Şanlı tarihimizde, on yedi devlet kurmuş, Viyana kapılarına dayanmış, Alparslan’ın, Fatih’in, Yavuz’un, Kanuni’nin ve Atatürk’ün torunları olarak er meydanlarında, kanın ırmak gibi aktığı savaşlarda; kadına, çocuğa, kültürel miraslara, dini mabetlere ve masum insan canına hatta; silahsız düşman askerine dahi dokunulmamıştır.
Adalet; hayatın tüm alanlarına hâkim kılındığı zaman gerçek anlamını bulur. İnsanlık çevresine ve tüm insanlığa karşı adaleti gözetmek, Ailesine çocuklarına şefkat, merhamet ve nezaketle davranmayı ve insanı değerlere saygıyı öğretmektir.
Bugün savaş hukukunu, insan haklarını yok sayan, kadın, erkek, çocuk, yaşlı ve masum insanları katleden zalimler, yeryüzünde adaletin temsilcisi olduğunu iddia etmektedirler. Son örneğini Filistin ve Gazze’de gördüğümüz gibi bunlar; ‘Dünyada adaleti sağlayacağız, demokrasi getireceğiz’ söylemiyle beldeleri, şehirleri, ülkeleri yaşanmaz hale getirip, hırsızlık yapmaktadırlar. Kendi çıkarları uğruna insani ve ahlaki bütün değerleri hiçe saymaktadırlar. İşlemiş oldukları tarifsiz zulümlerle, çıkardıkları büyük fitne ve fesatlarla nice acı ve masumun gözyaşına sebep olmaktadırlar.
Yeryüzünün düzenini bozan bu zalimler; mabetler için endişe açıklamaları yaparken, Gazze’de binlerce masum bebekler, kadın ve çocuklar katledilirken, habersizce gece yatağında uyurken bombalarla evleri yerle bir edilen masumların katliamından, neden endişe duymazlar?
Terörist ve terör kavramlarını İslam’a saldırmanın, Müslümanları tahrik etmenin, masumları katletmenin bir kılıfı haline getiren Batı’yı “Aylan bebeğin kıyıya vuran ölümü” dahi insafa getirememiştir. Gazze’de öldürülen masum bebekler ve kadınlarda getirmeyecektir.
Avrupa ve ABD'de kısıtlanan ifade özgürlüğü ve demokrasi değerlerini sözde desteklediğini ifade eden ülkelerde Filistin halkıyla dayanışmayı dile getiren veya görüşlerini ifade edenlere yönelik tehditleri ve misillemelerin git gide arttığın tüm çıplaklığıyla izliyoruz.
Hatta, Filistin halkına verilen destekler giderek suç sayılıyor. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çok sayıda kişi, İsrail’in Gazze’deki terör şiddeti karşısında saldırıları protesto etme, Filistinlileri destekleme veya artan İslamofobi eylemlerine karşı çıkma hakları da dahil, ifade özgürlüklerinin baskı altına alındığı durumlara maruz kalıyor.
İnşa edilen küresel ablukanın yarattığı “korku iklimi”, İsrail’in vahşetinin tüm dünyaya duyurulması noktasında sözde özgür basın kuruluşları dünyaya sansür uyguluyor.
Ülkemizdeki Gezi olaylarında, Ukrayna’nın işgalinde olay yerlerinde kamp kurup saatlerce canlı yayın yapan BBC’den CNN’ine büyük sözde özgür basın organları Gazze ’de neden kamp kurmaz, neden katliam yapan gerçek failleri gizleyip zulme gözlerini kaparlar!
Bugün kör ve sağır numarası yaparak, suskun kalan kurumuş kalpler, Dünyaya “Demokrasi ve İnsan hakları” ders verme; Türk milletine bu konuda hiçbir sözü söylemeye hakkı yoktur. Kaygı duyma açıklamalarının Türk ve İslam düşmanlığından başka hiçbir anlamı ve kıymeti de yoktur.
Türk tarihinde, birlikte yaşadığı toplumların dini değerlerine, kültürüne ve yaşam haklarına sonsuz saygı gösterilmiştir. Hiçbir canlıya zarar verilmediği gibi tamamını da koruma altına almıştır. Adaleti görmek istiyorsanız? İstanbul’un Fethinde Ayasofya’ya bakarsınız!
Türk tarihinde hiçbir inanca, inancını özgürce yaşamaya, inanç değerlerine, kültürüne ve dini mabetlerine saygısızlık ve hakaret yapılmamıştır, Zulümden kaçarak Türkiye coğrafyasına İspanya'dan göç eden Yahudiler dahil olmak üzere; kimliklerine, dinlerine, inançlarına bakmadan tamamına kucak açmış, Türk tarihimizde hiçbir zaman hiçbir millet zulme uğramamıştır. Zalimin hasmı, mazlumun da hamisi olmuştur.
Siz ikiyüzlülerin kaygısı ülkelerinizin çöküşüdür. Türk Milletlerinin kalkınması, millî duruşu, milli şuuru, dünyada İslam’ın yeniden uyanışıyla güçlenmesidir.
Kaygıları; Ortadoğu’da, Afrika’da ve Kafkaslarda güç dengesinin tamamen değişmeye başlamış olmasıdır. Yeraltı kaynaklarının el değiştirmeye başlaması; Türklerin bölgelerdeki etkinliğinin artmasıdır. Türkiye’nin hızını yavaşlatmak, yeni yüzyıl heyecanını azaltmak, milli birlik ve kardeşliğimizi yaralamak için menfur operasyonlar devreye sokulsa da Ok yaydan çıkmıştır!
Türkler tarihte yüzyıllar boyunca varlıklarını sürdüren ve iz bırakan bir millettir. Mücadele eden, ülkesine sahip çıkan “Adil bir dünya mümkün, ama Amerika’yla değil” söyleme iradesini gösteren cesaretli liderle Türk milleti olarak; soyumuza, devletimize, yurdumuza, mukaddesatımıza, şerefimize fenalık etmiş olan her millete, her dine, her rejime, fikre, topluma, kişiye düşmanız.
Her gönülde bir Arslan yatar. Bu milletin gönlünde yatan Arslan nedir derseniz? Ulusal iç birliği sağlanmış, millî değerleri önceleyen, çok nüfuslu, ahlaklı, ilmi ve tekniği yüksek, millî teknoloji üretebilen milli şuuru yüksek, hedefi Kızılelma olan güçlü büyük Türkiye’dir.