KEKOVA hakkında o kadar çok şey söylenmiş ki hangi birisini yazsam bilemiyorum. En hoşuma gideni "Kendini denize gömmüş bir kent konumundaki Kekova'" sözü. Yazın bir hafta bile kalsanız bütün kışı geçirecek enerjiyi toplayarak dönebileceğiniz nadir yerlerden birisi. Başta taş yığınlarının olmadığı, hatta konaklama tesislerinin bile aldırış edilmediği, zar zor yer bulsanız da mutlaka gidilmesi gereken bir yer Kekova. Mutlaka gidin; "İyi ki gelmişim" diyeceksiniz. Çünkü daha önce böyle bir yere gitmediğinizi ancak burayı görünce anlarsınız. 
 
Kekova; Üçağız (Teimiusa) ve Kale (Simena) köyleri karşısında 500 metre genişlik ve 7,4 kilometre uzunluğunda uzun bir ada. En yüksek tepesi 188 metre.  Denizin dibini gösteren kurşungeçirmez camlı teknelerle turları çok meşhur. Buna sebep ise bölgede deniz altında kalan tarihi kent kalıntıları. 
 
 
Özel Çevre Koruma alanındaki Kekova, Lykia bölgesi kıyısında yer alan Demre (Kale) ilçesinin hemen batısında bulunan kayalık bir ada aslında. Üçağız, Kekova doğal bir balıkçı köyü. Tarihi kaynaklarda Kakava olarak geçen bu ada, ismini çevrelediği bölgeye de vermiş. Depremlerle deniz altında kalan kısım, günümüzde Batık Şehir olarak biliniyor.
Bölgede 51 familyaya ait 187 cins ve bu cinslere ait 26 tanesi endemik 272 tür ve tür altı taksondan bitki türü var. Ayrıca, 20 memeli türü, 96 kuş türü, 16 sürüngen ve 4 tane iki yaşamlı türü bulunuyor. 
 
Kekova'yı karaya bağlayan Üçağız köyü ismini, Yunanca Tristomo sözcüğünün Türkçe karşılığından alıyor.
Kekova deyince benim için özel bir anlam da taşıyor. Orman Bakanlığı'na çektiğimiz belgesellerden birisi de buradaki batık şehir olmuştu. Dalış ve çekim için özel izin verilen nadir kişiler arasındayım, yoksa o bölgede tekneyle kıyıya yanaşıp durmak ve yüzmek bile kesinlikle yasak. Sahil Güvenlik Komutanlığı gözetim ve korumasında bu bölgeyi su altı ve üstünden boydan boya görüntüledik. 
 
 
Aşağıda neler var?
 
Depremlerin etkisiyle Kekova adasında yapıların bir bölümü sulara gömülmüş. Bugün, "Batık Kent" adıyla anılan bu kalıntılar, günümüze kadar gelen tarihle coğrafyanın birlikte yaşadığı ender ve hatta nadir yerlerden birisi. Su üstündeki lahitler arasından su altındaki merdivenler, duvar kalıntıları, amfora kalmasa bile parçaları, taş kanallar, temel kalıntılarına kadar mükemmel bir tarih gözler önünde.
 
Üçağız'da ne yapılır?
 
Sessizlik ve huzur önde. Deniz ile dip dibe restoranlarda deniz mahsulleri çok güzel. Sahil güvenlik binasının üzerinde, Hamidiye Gemisi'nin korunaklı bir liman olmasından dolayı Rauf Orbay komutasında, Üçağız'da konaklamasıyla ilgili bir panoyu mutlaka görmelisiniz.  Kekova çok önceden keşfedilmesine rağmen gelişmeye hala direnen bir yerleşim yeri. Kekova ile ilgili yazılanlardan ortak bir metin çıkardım. Şöyle denilmiş: "Depremler nedeniyle adalar ve devamında da sulara gömülmüş kentler kalır. Bu batık kentlerin biri de, turkuaz renkli suların sarmaladığı Kekova adasında. Likya Uygarlığının izleri büyük. Tlos, Xanthos, Patara, Pınara, Myra, Olympos, Arykanda, Sidyma gibi kentler çok kez yangın, yağma ve deprem yaşamasına rağmen günümüze kadar ulaştı. Sıçak iskelesindeki Aperlai, Üçağız'daki Theimussa ve Kaleköy'deki Simena aynı aliden gibi yan yana duruyor." 
 
Simena Kalesi ve Kaleköy
 
Özel mülkiyetler arasından geçerek kaleye çok kolay ulaşılıyor. Kolay ve kısa bir tırmanışla 500 metrelik yolla kaleye mutlaka çıkarak bölgenin çok güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz. Hatta gün batımına yakın çıkın ki güneşin nasıl battığının en güzel fotoğrafını buradan çekebilesiniz. Kale Likyalılar tarafından inşa edilmiş, bir dönem Persler, devamında da Roma ve son olarak da Osmanlılara geçmiş. Kalenin içinde dünyanın en küçük amfi tiyatrosu var. 
 
 
Likya Kral Mezarı
 
Bölgenin en ilginç yerlerinden biri de suya batmış antik Likya Kral Mezarı. Kalenin hemen önündeki lahit gerçekten büyük ilginçlik taşıyor. Dört bir yanı suyla çevrili bir lahiti gözlerinizin önüne getirin. 
Kekova adasına giden tüm tekne turları batık kentin yakınından ve üstünden yavaş bir şekilde seyrederek buraları görmenizi sağlıyor. Çünkü orada yüzmek ya da inceleme şansı bulmak mümkün değil. Tarihi 8. yüzyıl dönemine rastlıyor. Aslında tümü ile kara parçası olan bölge, bir bölümün çökmesi ve suların dolması sebebi ile Kekova Adası oluşmuş. 
 
Tekne turları ve dalış
 
Saat 10:45'de başlayıp 17:30'da sona eren günlük ve yemekli, saat 10:30 ile 14:00 arası veya 14:00 ile 17:30 saatleri arasında yarım günlük (Yemek isteğe göre yapılıyor), 1,5 veya 2 saatlik ya da altı camlı teknelerle 45 dakika-1 saat süreli gezilerden birisine katılmak gerekir. Ayrıca bölgede güzel dalış yerleri de mevcut.
 
Nasıl gidilir?
 
Antalya ve Muğla yönünden ulaşım var. Rahat gezmek için tur, kiralık ya da özel araç tavsiye ederim. Fethiye yönünden hareketle önce Kalkan, Kaş ve son olarak Kekova'ya gidiliyor. Otobüs ile seyahat edenler için Kekova'da araca ihtiyaç pek fazla yok.