Yay çarşafı yere, dök iki takımın da eteğinde ne varsa... Ve neresinden katlarsan katla...
Görünen Fenerbahçe'nin bu maçı kaybedeceği, Beşiktaş'ın kazanırken gülüp eğleneceğiydi gerçek...
Bu gerçek, daha başlama düdüğüyle birlikte sahaya geldi bile... Beşiktaş; sabırsız, baskıcı ve planlı bir kurguyla Fenerbahçe'yi kendi alanına hapsetti... Fenerbahçe'nin inançsız, isteksiz ve gücü oranındaki futbol anlayışı, böylesine saldırgan bir rakip karşısında asla işe yaramayacaktı, yaramadı da... Mosses her hareketiyle "beni çıkar" diye bağırdı, ama ilk yarıda bu sesi kimse duymadı.
 
Ama olaya bir de Fenerbahçe'nin teknik heyet hatasından; kadro kurgusundaki hatadan sözetmeden geçmeyelim... Valbuena gibi top tutan bir adamdan, Jailson gibi formda bir kurgucudan yoksun bir 11 ile aslında bu maça hiç inanmayan biri varsa o da Ersun Yanal'mış...
 
İlk yarıya sığan 3-0'lık Beşiktaş üstünlüğü, bu yarının ana sütü gibi helal hakkıydı...
İkinci yarıya Ersun Yanal'ın uyanışı ve Valbuena'yla başlaması, maçın bir anda akışını da değiştirdi... Bu yarıda Beşiktaş'ın topu rakibine bırakıp 3-0'ın keyfini sürme gafleti de eklenince, ortaya son yılların en unuzulmaz derbisi çıktı...
Beşiktaş'ın ilk yarının 25 dakikasına sığdırdığı o agresif oyun yapısını, bu kez sırtına geçiren Fenerbahçe oldu... 55'te Zajc, 62'de Sadık ve 67'deki Hasan Ali imzalı gollerle, Fenerbahçe adına resmen bir mucize gerçekleşti...
 
Skora gelen denge, oyunun lezzetini daha bir arttırdı... 7 dakikalık uzatmayla birlikte 2. Yarıda her iki takımın da birer topu direkten döndü ve 90 dakikanın sonunda paylaşılan puanlar ve bize sunulan müthiş bir futbol ve gol ziyafeti vardı...
Dün akşamın yıldızları kimdi bilmem... Ama iki takımın teknik adamı da, takımlarını yeterince tanımadıklarını da, futbolun bir mucizeler oyunu olduğunu bilmediklerini de kanıtladılar...
Bu, onların ayıbı olsun, bizim için lezzeti yüksek bir ziyafet vardı o kadar...