Devletimiz idare eden, yıllarını siyasete veren,
Kadim bir dostuma sordum.
Üstadım, neler oluyor?
Cevabı netti:
“Kadim Türk Devleti,
Bağırsaklarını temizliyor.
Bu Tayyip, Ahmet, Mehmet meselesi değil.
Bu bir devlet meselesi.”

X

Gönlümüzden yıllardır geçen ne!
Dürüst siyasetçi…
Şaibesiz siyasetçi…
Canımızı,
Malımızı,
Namusumuzu gözümüz arkada kalmadan
Emanet edeceğimiz siyasetçi istiyoruz.
Bunu şu anda devam eden davalar için söylemiyorum.
Tümü için söylüyorum.
Meclise girip de zengin olmayan,
Vatandaşın hakkını, hukukunu koruyan,
İyi vatandaş temsilcileri, VEKİLLER istiyorum.
Öyle anlar yaşıyoruz ki!
İnsana "pes" dedirtiyor.
Nereden geldiği, menşei belli olmayan,
Balya balya paralar,
Kutulara, kasalara sığmayan tomarlar.
Üç kuruşa alınıp,
Dolaşıma sokulup,
Sonrasında yüz kuruşa aynı adrese giden milyon dolarlık servetler, mallar.
Bunlar nasıl kazanılmış?
Emek harcanmış mı?
Sorusunu sormamızı gerektiren paralar.
15’e alınıp yüze devredilen villalar.
Tek elde toplanan ihaleler.
Ali Cengiz oyunları.
Ne turpmuş ama,
Heybeye sığmadı.
Sözünün hakkını veren,
Deliller, doneler.

X

Bence Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi’nin
Kendisini sorgulaması gereken durum da tam bu işte.
İnsanları sokağa dökerek bazı şeylerin üzerini örtemezsiniz.
“Her şeyi ret ediyorum, muhatabım değildir” türündeki cevaplar,
Bazı delillerin cevabı değil.
Ortalığa bakıyorsunuz, toz duman.
Provokatörler ortada.
Uyuyan örgüt militanları uyanmış ortada.
Özetle kim varsa devlete olan öfkesini kusuyor.
Bu, devam eden davadan ziyade,
Türk Devleti’ne nefretin dışa vurulması için
CHP tarafından sunulan yasadışı fırsatın
Sokağa yansıması, dışa vurumu gibi.

KENT UZLAŞISI, EŞ BAŞKANLIK
“Çingeneyi kral yapmışlar,
İlk olarak babasını asmış”
Deyişinden yola çıkarak değerlendirmemize devam edebiliriz.
Bazıları kendilerini o kadar güçlü
Ve de ulaşılamaz görmüşler ki!
“Her suçu işlerim, kimse dokunamaz” moduna girmişler.
Masa altı görüşmeleri,
Masa üstü görüşmeleri.
500’e yakın terörle ilişkili kişilerle görüşmeler.
Türk Devleti, 50 yıldır dünyanın en kanlı terör örgütüyle savaşarak
Bütünlüğünü korumaya çalışırken,
PKK yandaşlarına ihale vermeler.
PKK yandaşlarına makam, mevki vermeler.
PKK yandaşlarını işe almalar.
PKK yandaşlarını belediye başkanı yapmalar,
PKK yandaşlarını meclis üyesi yapıp,
Devletin önemli görevlerine getirmeler.
Kent uzlaşısı adı altında
PKK ile el ele, kol kola, terörle mücadeleyi yok sayarak
Kendi hedefi için karanlık bir yolda yürümeler.
Ne yani!
Birileri gelip bunun hesabını sormayacak mıydı?
Sorunca ne oldu?
Cevap verilemedi tabii,
Ama cevap başka türlü verilmeye çalışıldı.
Vatandaşlar sokağa dökülerek devletin kurumlarına,
Polisine, askerine, görevlilerine saldırılarak...
Hukuk bu değil ki!
Bir suç işlenmişse,
Tabii ki onun da bir cezai karşılığı vardır.
Bunun sokakta değil, hâkimin karşısında cevaplayacaksınız arkadaş!

Özetle dostlar, yayınlara,
Ortaya dökülen lağım türündeki yolsuzluk,
Terörle yandaşlık belgelerine bakınca,
İnsanın ister istemez kendine şu soruyu sorması gerekiyor:
“Bu adam mı?
Türkiye Cumhuriyeti’ni idare edecek!
Bu adam mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Malını, mülkünü, devletin çıkarlarını koruyacak?”
Türünde şüpheye düşmemiz normaldir.

Atatürk’ün partisi iddiasında olanların İmamoğlu’nun arkasında
Daha ne kadar duracağını bilemem.
Ama CHP’lilerin dillendirdiği
“Tayyip gitsin, kim gelirse gelsin”
Mantığı ve de yaklaşımı da
Çok doğru bir düşünce değildir kanısındayım.
Dürüst, şaibesiz siyasetçilerin önünün açılması
En mantıklı yaklaşım olur.

Bence...