Gümüşhane Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bayram Nazır, uzun yıllar süren araştırmalarıyla Osmanlı Devleti’nin mültecilere gösterdiği eşsiz hoşgörüyü ortaya koyan “Güvenli Liman: Mazlumların ve Kralların Sığınağı Osmanlı” kitabını kaleme aldı. Osmanlı’nın, zor durumdaki insanlara kapılarını açmak için savaş riskini bile göze aldığını belgeleyen eser, günümüz mülteci tartışmalarına da önemli bir ışık tutuyor.
Osmanlı’nın Mültecilere Yaklaşımı
Prof. Dr. Nazır, kitabında Osmanlı Devleti’nin yalnızca Müslümanlara değil, farklı din ve milletlerden insanlara da kucak açtığını vurguluyor. 1492’de Endülüs Emevileri’nin yıkılmasından sonra Yahudiler ve Müslümanların Osmanlı topraklarına sığınması, bu hoşgörünün erken örneklerinden biri. Osmanlı’nın misafirperverliği sayesinde sığınmacılar İstanbul, Selanik ve diğer şehirlere yerleştirilmiş ve topluma kazandırılmıştı.
Sultan II. Bayezid, bu mülteciler için İspanya Kralı’na şöyle demiştir:
“Şaşıyorum ki İspanya Kralı, ülkesini fakirleştirirken benim ülkemi zenginleştiriyor.”
Bu dönemde Osmanlı topraklarına gelen mülteciler, İstanbul’da ilk matbaayı kurmuş ve çeşitli dillerde kitaplar basarak kültürel birikimlerini Osmanlı’ya kazandırmıştır.
Kralların Sığınağı: Osmanlı Devleti
Kitap, Osmanlı Devleti’nin yalnızca halk değil, krallar için de bir güvenli liman olduğunu gözler önüne seriyor. Örneklerden bazıları:
- Macar Kralı Tökeli İmre, Avusturya ile olan mücadelesini kaybettikten sonra Osmanlı’ya sığınmış ve İzmit’te yaşamıştır.
- İsveç Kralı Demirbaş Şarl, 1700-1709 yılları arasında Osmanlı topraklarında kalmış, hatta bu dönemde Osmanlı donanmasının kara kalem çizimlerini yapmıştır.
- Macar Kralı Rákóczi Ferenc, 1711 yılında Osmanlı’ya sığınmış ve Tekirdağ’da yaklaşık 25 yıl yaşamıştır.
Bu olaylar, Osmanlı’nın hem siyasi hem de insani boyuttaki duyarlılığını gösterirken, dönemin uluslararası ilişkilerine de yön vermiştir.
Sultan Abdülmecid: “Tacımı Veririm, Mültecilerimi Vermem”
- yüzyılda Osmanlı’nın zor ekonomik şartlarına rağmen mültecilere kapılarını açması, kitabın en çarpıcı bölümlerinden biri. Sultan Abdülmecid, kendisine sığınan mültecileri teslim etmeyi reddederek Avusturya ve Rusya’nın tehditlerine meydan okumuş ve şu sözleriyle tarihe geçmiştir:
“Tacımı ve tahtımı veririm, fakat ülkeme sığınanları asla iade etmem.”
Bu kararlı tutum, Osmanlı Devleti’nin adalet anlayışını ve merhametini tüm dünyaya göstermiştir.
Osmanlı ve Günümüz Türkiye’si: Mülteci Politikalarında Süreklilik
Prof. Dr. Nazır, Osmanlı’nın mültecilere olan yaklaşımının Türkiye Cumhuriyeti’ne de miras kaldığını belirtiyor. Osmanlı dönemindeki uygulamalarla bugünkü mülteci politikaları arasında büyük benzerlikler bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Nazır, şu değerlendirmede bulunuyor:
“Zulme uğrayan kim olursa olsun Osmanlı Devleti, inanç ve etnik köken fark etmeksizin onlara kucak açmıştır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye ve diğer bölgelerden gelen mültecilere yönelik politikası da bu anlayışla birebir örtüşmektedir.”
Osmanlı’nın Evrensel Mesajı
“Güvenli Liman” kitabı, yalnızca Osmanlı’nın tarihsel başarısını değil, insanlık adına taşıdığı evrensel mesajları da gün yüzüne çıkarıyor. Bu bağlamda, Prof. Dr. Nazır’ın çalışması, hoşgörü, adalet ve misafirperverlik gibi değerlerin bugün nasıl hayata geçirilebileceğine dair önemli bir rehber niteliği taşıyor.