HERKES adı gibi biliyor ki bu zam oranı yetmez. Bu ortamda yetmeyecektir. 20.30 ve 33.64 ile ÜFE-TÜFE oranlarının yansıması SSK ve Bağkurlu’ya yüzde 10.19, memur ve emekliye 10.70... Yani 2 bin TL alıyorsa bir ücretli, 110 TL civarında bir artış. Enflasyon, devalüasyon, spekülasyon derken, bugünlere kadar geldik. Ana tüketim maddelerindeki fiyat artışları malum. Zorunlu tüketim de öyle. 100 TL’lik zam, bu yüksek artışların karşılığı olamaz. Kış kıyamet günü doğalgaz bıkkınlığından, odun ve kömüre dönenleri biliyoruz.
Eve soba kuranların, odalarında değil de salonda koğuş misali yattıklarına tanık oluyoruz. Neden? Yok da ondan. Gerçi odunun tonu bile 800 TL olmuş. Odun-kömür de çare değil. Seçim öncesi yapılan iyileştirmelerin tümünün geçici olduğu bilinen bir gerçek. Yılbaşı itibarıyla kıymetli kağıt, vergi artışları ve çarşı pazara gelen zamlar ortada. Değil ucuz, normal bir şey bile kalmadı. Beyaz eşya, mobilya, otomobil, kimsenin umurunda bile değil. Konut fiyatları neredeyse yarıya düştü. Dağ taş, otomobil dolu. Beyaz eşya mağazaları, ÖTV indirimine rağmen talep görmüyor. Malınıza alıcı bulamadığınız, bulsanız bile fırsatçıların değer altında fiyat biçmesiyle tam bir kısır döngü yaşandığı ortamdayız.
İkinci el uğrak yeri
İkinci el eşya, yeni atanan memur ve yeni ev açan öğrencilerin ilk uğrak yerleri. İkinci el eşyalar bile durduğu yerde zamlanmış. Sabah kalktık, altın ve dolar yine fırlamış. Dolar, 5.50 bandında. Demek ki, akaryakıt indirimi başka bir bahara. Toplum bu ekonomik göstergeler karşısında hem fiziki hem de ruhi sağlıksızlığa gidiyor. Baksanıza cinayet, soygun, hırsızlık, yangın, boşanmalar... Bu tırmanış normal mi? Piyasada para dönmüyor. Ücretli kesim paralı olacak ki esnaf ve dükkan sahiplerinde çark dönsün. Tefeciler yine işbaşında. Yüksek faizlerle para satıyorlar. İpotek, borç alanın oturduğu ev veya otomobili. En garanti tahsilat yöntemi. Mal para etmeyip çark dönmeyince, faizi yüksek bankalar bile yüz vermeyince, tek çare kalıyor o da tefeci. Ücretlilerin çoğu kaçak ikinci iş peşinde. Ama emekli öyle değil ki... Yaşı itibari ile zaten iş bulamıyor. Emekli olduğu için maaşları zaten eksik ve düşük. Yani çaresiz teslimiyet.
Olan işçiye oluyor
Yüzde 26 beklentisi tatlı bir umut oldu. Yarısı bile gerçekleşmedi. İflas ve konkordato içindeki şirketlerin bu ortamda ilk budadığı kesim, çalıştırdığı ücretli işçiler. Kepenk inince olan işçiye oluyor. Açıklanan bu rakamlar, yani işsizlik gibi, TEFE-TÜFE gibi elbette devletin resmi tutanaklarıdır. Acaba gerçek hesaplamanın doğurduğu rakamlar mı bunlar? Örneğin enflasyonda bir yanlış hesaplama olabilir mi? Hayat pahalılığının yüzde 50 civarında olduğunu söyleyen ekonomistler, enflasyon oranlarının sübjektif olduğunu anlatıyorlar ama biz bunu anlayamıyoruz. Bence asıl sorun, bu ücretlerle nasıl geçinmemiz gerektiğidir. Geçinmeyi bilemiyorsak, bir uzmanın bize yol yordam göstermesi lazım. Bir anahtara ihtiyacımız var. Bolluk ve bereket içindeki topraklarımıza özlemle bakıyoruz. Tarım ve hayvancılık bu seviyeye düşmeseydi yine de geçim için bir çıkış yolu bulurduk. Fedakarlık yapabilirdik. Ama iş soğan, patates, et-domates meselesine kalınca şekil değişiyor. Belki de tüm zamanların en kısır yeni yıl kutlamalarına tanık olduk. Hepimiz evdeydik. Coşkusuz bir coşku ve yapay gülümsemeler, kucaklaşmalar ile geceyi sonlandırdık.
Korku ve panik halindeyiz. Baksanıza gündem yokmuş gibi 25 kuruşluk poşet derdindeyiz! Allah aşkına bu kadar büyük mesele mi 25 kuruşluk poşet? Yasaklansın bitsin! Eskiden poşet mi vardı? Doğa ve bizim için sağlıksız ise kullanmayız, unuturuz, geçer gider. Ana gündeme gelelim, ana gündeme... Poşet gibi gündem olamayacak konu başlıkları körlüktür ve körlüğe teşviktir. Ana gündemimiz geçimdir, unutmayalım!