YURTDIŞINA gidince ağızlarından çıkanı duymuyorlar. Her gidişlerinde bir konu bulup Türkiye'yi yabancıya jurnalliyorlar.

Türkiye'yi yabancıya dışarıdaki ziyaretlerde, şikâyet etme yeni değil. Ancak hiç bir devirde şimdiki kadar olmadı.

Cuntanın bir numaralı ismi Kenan Evren, onun uzantısı Turgut Özal, bunları sık sık yapardı.

Türkiye ile ilgili önemli konuları ya uçakta veya ziyaret ettikleri ülkelerde açıklamayı âdet edinmişlerdi.

Şimdi aynı kulvarda AKP yöneticileri yürüyor...

VELEK Kİ SİYASİ SİMGE...
 
ERDOĞAN, uçağına aldığı yandaş gazetecilere ''havada'' açıklamalarını sürdürdü, sürdürüyor...

Son olarak da Madrid'de ''türban'' konusunu gündeme taşıdı. Ama türbanı tam ''kördüğüm' yaptı.

Daha önceki birçok açıklamasında türban sorununu 'dini inanç' ve 'insan hakları' çerçevesinde değerlendiren Başbakan Erdoğan, Ocak ayında Madrid'de düzenlediği toplantıda''Velev ki (türbanı) bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı da suç kabul edebilir misiniz? Simgelere, sembollere bir yasak getirebilir misiniz?'' diye sordu.

Ancak sonra takındığı tavırı herkes gördü.

VE BABACAN SAHNEDE... 

ARADAN aylar geçti, bu sefer sahneye Dışişleri Bakanı Ali Babacan çıktı.

Babacan'ın, 28-29 Mayıs'ta Avrupa Parlamentosu'nda sarfettiği, "Türkiye'de Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerde sorun yaşıyor" sözleri tam bir şaşkınlık yarattı. ABD'de olan Babacan aynı tavrını sürdürüyor.

İşin garibi ise Erdoğan'ın da, Babacan'ın sözlerine destek verirken sarfettiği sözlerdi.

Başbakan, ''Bu ülkenin yüzde 99'unu oluşturan biz Müslümanlar'ın da sorunları var" diyor ve ekliyordu: Müslümanlar'ın yaşadığı sorunları, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan öğrenebilirsiniz.''

MHP Lideri Devlet Bahçeli ile MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise Babacan'ın sözlerine tepki gösterip defalarca okunması gereken şu açıklamaları yaptılar.

Bahçeli, grup toplantısında ''Dışişleri Bakanı'nın AB komiserleri önünde hesap verirken, Türkiye'de Müslüman çoğunluğun da dini özgürlük bakımından sorunlar yaşandığını iddia etmesi, manevi değerlerimizin AKP tarafından siyaset piyasasına

yeniden sürüldüğünü gösteren çok hazin bir gelişme olmuştur. Dışişleri Bakanı'nın bu hezeyanına Başbakan Erdoğan'ın hemen destek vererek sahip çıkması ve bu sorunlar hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı'nı adres göstermesi, AKP'nin inançlar üzerinden siyaset yapma alışkanlığının tedavi kabul etmez bir marazî hastalık halini aldığının ikrarı ve delilidir'' diyordu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ise şu açıklamayı yapıyordu:"Bu bir bakıma Arap şeyhlerinin ağzı... Türkiye'de din özgürlüklerinin olmadığını göstermek, bu milletin kimliğini reddetmek ve Türk Milleti'ne hakaret, aynı zamanda milletimizi de aşağılamaktır.

Türk Milleti'nden elbette özür dilemeli. Böyle bir bakan olur mu? Müslümanlığımızdan, Türklüğümüzden şüphe eden birisi Türk Milleti'nin iradesini nasıl temsil eder?"

 GÖREVLERİNİ UNUTANLAR...
 
TEMEL görevi yurt dışında Türkiye'yi savunmak olan bir bakan, nasıl olur da başka rollere soyunup Türkiye'yi kötülüyor anlamak mümkün değil.

Ama Başbakan'a bakınca bunu yadırgamamalı. Hani ''hoca cemaat meselesi...''

Her konuşmalarında ''Laikliğin en iyi savunucusu biziz'' diyenlerin dışarda konuştuklarını hatırlayınca, ''Babacan, Avrupa Parlamentosu'nda, bir gaf mı yaptı, yoksa Türkiye'yi şikâyet etmek mi istedi?'' diye sormadan edemiyor.

Ama bilinçli yaptığına kendim gibi eminim. Zira, 'sözlerinin arkasında olduğunu'' daha sonra defalarca tekrarladı.

Peki bir Dışişleri Bakanı sıfatıyla ülkesine bu kadar hakaret etmeyi nasıl içine sindirebildi?

Onun cevabını da biz değil Babacan versin.

Babacan Türkiye'de gayrimüslimlerin baskı altında olduğunu da ekliyordu.

AB de aynı ağızı sık sık kullanıyor. Ve insan kuşkulanmadan edemiyor. Yoksa Babacan'dan bu sözleri sarfetmesini AB mi istedi?

KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ...

NEREDEYSE nüfusunun tamamı Müslüman olan halkın, ibadetini yerine getirme konusunda ne şikâyeti var?

Her gün 70 milyona yakın insan ibadetini özgürce yerine getiriyor.

Ezanı okunuyor, namazını kılıyor...

Orucunu tutuyor, bayramını yapıyor.

Böyle olduğu halde Dışişleri Bakanı çıkıp , ''Müslümanlar baskı altında'' diyebiliyor.

Pes doğrusu. Hem de bin defa pes..

Bunları iyi tanı Türk Milleti...

Yoksa Babacan'ın şikâyeti laik cumhuriyet mi?

Anayasal görevi dıştan ve içten gelecek bu tür hücumları savmak, ülkesini savunmak olan bir Dışişleri Bakanı'nın sözlerini Türk Milleti'nin engin sağduyusuna bırakıyor ve de ekliyorum:

Bir gün bunların hesabı sorulursa, sık sık yaptığınız gibi ağlama duvarına dönmeyin... Zira kendi düşen ağlamaz...