DÜN turizmden söz ederek önemini vurgulamış ve petrol kadar kıymetli olduğunu belirtmiştik.
Petrol çağdaşlaşmak, zenginleşmek ve yaşam standartlarımızı yükseltmek için çok gerekli bir zenginlik.
Petrol olmasa da yaşayabiliriz. İlk çağlarda yaşamını sürdüren insanların petrolü mü vardı?
Ama tarım olmasa yaşayamayız. Tarım insanoğlunun ve bütün canlıların yaşam kaynağı. Damarımızdaki kan gibi yaşam gereksinimiz.
Modernleştikçe, teknolojik yaşam ağırlığını koydukça sanayi tarımı devreye giriyor ve genetiği kaybolmuş, zararlı, insanı obezleştiren, adeta yapay gıdalarla beslenmeye çalışıyoruz.
Üstelik her geçen gün tarımsal ihtiyaçlarımız değerleniyor, pahalanıyor. İşte domates, patates gibi. İşte aşımızın olmazsa olmazı soğan gibi.
Çiftçi şikayetçi. Üretimin artık zor koşullarla oluştuğunu ifade ediyor. Köylü eskisi gibi toprağa aşk ile bağlı değil. Yorgun ve bıkkın. Bir çok aracı ve komisyoncu üreticinin hakkından çok kazanç sağlıyor. Tüketici ise her türlü gıdayı yılın her günü buluyor ama organik olmayan bu pazarda pahalılıktan şikayet ediyor.
Herkes şikayetçi ve dertli.
Turizm kongresinden sonra Antalya'da bir önemli toplantı da tarım için yapılıyor şu sıralarda. Edirne'den Ardahan'a, Samsun'dan Çukurova'ya kadar tarım ile ilgili çiftçi temsilcileri Antalya'nın bütün otellerini doldurdu.
İşte meydan, işte arena. Kimin ne derdi, ne şikayeti varsa buyursun konuşsun. Tohum, gübre, sigorta, zarar - ziyan, pahalılık ve çeşitli zorluklardan yakınan tarım üreticileri ve kooperatifler devletin en üst düzey yetkilileriyle bir araya gelerek bütün bu sorunları masa üstüne yatırmak için bir zemin hazırlandı.
Oluşturulan bu tarım kongresinden sonra ortaya çıkacak sonuçlar değerlenecek ve nerede ne hata yapılıyor; öğreneceğiz. Konunun uzmanı durumundaki ve sorumlusu bakan sayın Pakdemirli tarım üreticileriyle kongre boyunca bizzat konuşacak ve herkesi dinleyecek. Gerçekten de böyle bir kongreye çok ihtiyaç vardı.
Çarşı - pazar el yakıyor! Artık kilolarla değil tane ile meyve sebzenin alındığı günümüzde organik besleniyor muyuz; o da belli değil. Soğanın kilosu doğal ortamda 5 TL iken organik pazarda 15 liraya kadar alıcı buluyor.
Peki aldığımız gıdanın organik olanı ve olmayanı var ise hangisi sağlıklı, hangisi sağlıksız. Sağlıksız olan bu gıda grubu daha ucuz ise neden tüketiyoruz? Veya neden tohum sıkıntısı çekiliyor?
Bu soruları kendi kendimize sorarken ve herkesin herkesten şikayet ettiği ortamda çözüm bulunacak bir meydanın oluşturulması belki de geleceğimizin garantisi olacak.
Gerçekten yaptığımız alışverişlerde kuşku içindeyiz. Hayat pahalılığı nedeniyle dikkatli tüketip, cüzdanımıza göre harcama yapabiliyoruz.
Kim nasıl tutturuyorsa ona göre alıyor veya satıyor.
Turizm cenneti Antalya'da şimdi köylümüzü görüyoruz. Yerel giysileriyle, yaşam biçimleriyle... Tatil köylerini dolduran çiftçi ve rençberimizin yemek sohbetlerinde tarım tartışmalarına dikkat kesiliyoruz.
Böylesine yüksek kapasiteli bir kongrenin neticesinde artık sorunların ve şikayetlerin de sona ermesi gerekiyor.
Sonuç bildirgesini dikkatle izleyecek ve hem kendimizin alışması, hem de tüketicinin bilgilenmesini sağlayacağız.
Kulağımız Tarım Bakanı Sayın Pakdemirli'de olacak.