FIRSATÇI her fırsatta kazığını atar. Fırsatçıya o fırsatı vermemektir asıl olan. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün grup konuşmasında noktayı koydu: Fırsatçıya fırsat tanınmayacak. Bu pahalılığın asıl nedeni de fırsatçılık değil mi? Suriye, belediye seçimleri, Venezüella, Amerika kimsenin umurunda değil. Geçimdir asıl olan geçim. Ve üretimden uzak kaldık biraz. Biraz da hangi mevsim ne yiyeceğimizi bilmez olduk. Fırsatçının vurgunuyla da duman olduk. Ev malzemeleri katlandı dolar yükseldi diye. Elektrik, doğal gaz, petrol de...
Düştü şimdi zıkkım olasıca dolar. Ama zamlar geri alınmadı ki! Dün yine arttı benzin ve oto gaz. Neden bilinmez. Meyve sebze butik manav fiyatlarında. Büyük marketler ürünlerine hem zam yaptı hem gramaj düşürdü. Tuvalet kağıdında bile yuvarlak boş kısım daha geniş. Yani kağıttan da çalınmış. Fırsatçı zekidir, kurnazdır. Sonunda yakayı ele verir. Verinceye kadar da köşeyi döner. Harp döneminin karaborsacıları, Ecevit krizindeki gibi yağ, ampul, benzin kaçakçılarına benzer bunlar. Hamsi alacak olursunuz, ‘Fırtına çıktı’ derler. Et ve tavuk için başka bahane. Fırsatçıların fırsat bulduğu bu dönemde vurgun yapılırken yarınlarını düşünmez bunlar. Tenzim mağazaları açılacak Dün grup toplantısında Erdoğan, belediye tanzim mağazalarının açılabileceğinden söz etti.
Üreticiden tüketiciye doğrudan satış. Zaten doğrusu bu değil mi? Eskiden de yapılırdı. İzmir’de tanzim satış mağazası vardı ve her şey daha ucuzdu. Tansaş yani. Sonra satıldı. Ankara’da Zafer Çarşısı’nda belediye pazarı vardı. Kaldırıldı. Akdeniz’de portakal, limon yerlere düşmüş, çöp olmuş. Yazın kavun, karpuz, domates tarlada çürüyor. Şehirde kilosu üç lira. Bir iş var bu işin içinde. Belediyeler ucuz ekmek satışı yapmıyor mu? Fırınla dengeyi bulmuyorlar mı? Çok yıllar önce Beşiktaş iskelesinin hemen yanındaki meydan, köylü kamyonlarıyla doluydu. Satış yapılırdı. Kaldırıldı. Şimdi o döneme dönüyoruz artık. Köylü aracısız üretimini toplayıp gelsin hangi pazara gelecekse. Bıktık artık aracıdan. Devlet organizasyonu yapar. Denetim de... Devletten büyük güç yoktur. Yeter ki istesin.
Patlıcan da yemeyelim
Bir de Canan hocaya kulak vermek gerek. Bu mevsim patlıcan da yemiyeverelim. Daha turfandası bile yok. Her şey mevsiminde güzel. Dün yazdık kendimize göre yapabileceğimiz üretimi. Yazdan kışa hazırlık yapın çok istiyorsanız. Gönlün her istediği de olmuyor işte. Bizim site çalışanlarından Oktay, mıknatıs gibi sahipsiz hayvanları çeker. Tam bir hayvan sever. Bıldırcın, ördek, kedi, köpek, balık, kanarya gibi hayvanlarla küçük bir sevgi dünyası yaratmış kendisine. Aralarına hindi de katalım istedik. Üç hindi için 800 TL istendi. Fırsatçılığa bakın. Yılbaşı da değil. Ne dolar, ne pahalılık, ne de kıtlık alameti. Almayınca fiyat 500 TL’ye düştü. Sonra da 300’e! Bedava verse almam! Fırsatçılara tokat gibi ders verme zamanı. Almayacağız... İstemeyeceğiz... Sorgulayacağız...
Elinde kalsın da aklı başına gelsin. Müşteriden çok satıcı var pazarda. Büyük alış veriş mağazaları yarı yarıya boşaldı. Aynı köpek maması 300 lirayken, internette 110 TL. Kar farkına bakın. Almadım, ucuzunu buldum. Üstelik kapınıza geliyor. Sorumsuz yapılan harcama, sorumsuz ekonomi yaratır. Fırsatçılara fırsat yaratır. Enflasyon rakamları, pahalılık istatistikleri ayrı moral bozuyor. Psikolojik baskı yaratıyor. Artık ana tüketim malzemeleri üstündeki oyunu görmek lazım. Önlem almamız lazım. Devlet isterse önlem alır. Zabıta gücüyle olmamalı. Biraz insaf, biraz dürüstlük, biraz da insaniyet. Haram ve helal kavramlarını hatırlatmak lazım.
Ahlakla ilgili ticari deformasyon oluşmuş. Fırsat fırsatçılığı doğurmadan, insafa gelmek gerekiyor. Varlık içinde yokluk çekmenin anlamı yok. Üretmeyen toplumlar bunları hak etmiştir. Ama altta kalan eziliyorsa, önlem gerekir. Şimdi örnek olsun diye, en azından vurguncuya ders olsun diye alma, aldırma... Kanma, kandırma... Unutulmasın ki keser döner sap döner, komisyoncuyu da halleder!