KABİNE kurulurken hepimiz ister istemez loto oynadık. Sayın Hulusi Akar'ın Milli Savunma Bakanlığı'na atanmasını tutturdum. Ama diğer tahminlerimin hiçbiri gerçekleşmedi.
Tahminlerimden biri de sayın Ömer Çelik'in Cumhurbaşkanı yardımcılığına atanmasıydı. Bu tahmin de tutmadı. Belli oldu ki partinin bu isme ihtiyacı var.
 
Milletvekili olduğu ilk gün tanımıştım Ömer Çelik'i. Genç, ifadesiz ama ifadeli, bilgili, entellektüel bir intiba bıraktı.
O genç yaşından itibaren de Recep Tayyip Erdoğan'ın bir numaralı danışmanı olarak kaldı. Çeşitli görevler de yüklendi. Bence hepsinde de başarılı oldu. 
 
Şu anki sözcülük görevini başarıyla yürütüyor. 
Bülent Arınç ve Ömer Çelik ne kamuoyunu, ne de gazetecileri sözcülük sorumluluğu içinde hiç aç bırakmadı.
Dün de öyle oldu. Bunca gündem yoğunluğunda gerek iktidardan gerekse Külliye'den gelecek açıklamaları bekliyorduk. İster beğenin ister beğenmeyin ama her şey açıklığa kavuştu. Cevapsız soru kalmadı, sorunlar açıklığa kavuştu. 
 
Ömer Çelik Türkçe kelime bilgisi zengin bir siyasetçi. Kıvırmadan, yan yollara sapmadan tüm konulara açıklık getirirken sayın Devlet Bahçeli'nin andımız ile ilgili eleştirisine 3 kez hak verdiğini söyledi.
Ve nitekim andımız ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı'nın temyiz dilekçesinin içeriğini olduğu gibi yanlış ve hatalı bulunduğunu açıklayarak sayın Bahçeli'ye hak verdi.
 
Şunu da öğrendik ki eğitimde umudumuz olan Milli Eğitim Bakanı'nın temyiz dilekçesinin içeriği nedeniyle fevkalade üzüntü içindeymiş ve bu nedenle dilekçeyi yazan hem avukatları, hem de dilekçeyi kontrol etmesi gereken bürokratları görevden almış.  İçerikte fena halde sosyolojik ve tarihi hatalar bulan bakan Selçuk yeni halini bizzat kendisi kaleme almış.
Elbette Birinci Dünya Savaşı'nın sona erişinin 100. yılı nedeniyle Paris toplantısına katılışımız da eleştirildi.
 
Sayın Ömer Çelik'e ben de katılıyorum. Birinci Dünya Savaşı sonrası en çok mağdur olan bizdik. Koca imparatorluk yerle bir olmuş, parçalanmış ve Sevr'e zorlanmıştı. Ancak şu bir gerçek ki masaya oturmazsanız üzüntünüzde veya mutlulukta bir çıkar edinemezsiniz. Paris'e sayın Erdoğan elbette anılarındaki hüzünleri taşıyarak gitti. Tıpkı Fransa gibi. Ama 100 sene sonra da olsa o masaya oturma gerekliliğinin vurgulanması düşüncesine katılıyoruz.
 
Ak Parti iktidarının olası Avrupa Ordusu kurulması konusunda da izahı net. Güçlü ordusu ile Türkiye'siz bir Avrupa güvenliğinden söz edilemez. NATO'ya alternatif olmayacak bu ordunun kurulmasında Türkiye'nin yer alması da doğaldır. Zaten görülüyor ki Türkiye her türlü konuda merkezi ülke durumundadır. 
 
Gelelim son derece üzüldüğümüz Diyanet İşleri Başkanı'nın ziyaret konusuna. Ak Parti salı grup toplantısı yapmadı. Meclis kulisinde grup üyelerinin bu ziyaretten çok da memnun olmadıklarını dünkü yazımızda belirtmiştik. 
Bu konuya da açıklık getirildi. Ak Parti ziyareti hem insani olarak değerlendirdi, hem de Atatürk ile ilgili tartışmaların gereksiz olduğunu vurguladı. 
 
Sözcü Çelik Atatürk ile ilgili olarak "Dahi, kahraman, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk" gibi ünvanlarının altını çizerek şükran ve minnetlerin bir kez daha sunulduğunu anlattı.
Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün her 10 Kasım'da kabri ziyaret edilerek gösterilen saygının altını çizerek bu saygının ilelebet sürdürüleceğini de sözlerine ekledi.
 
Hasta ziyaretinin ideolojisi ve siyaseti olamayacağını belirterek gündemin kapanması gerektiğini de söyledi. 
Dün de ifade ettik. Bir yandan Türkçe ezan, bir yandan da Atatürk düşmanı Fesli Kadir ziyaretiyle farklı mesajlar mı körükleniyor? 
Artık zaman kaybına tahammülümüz yok. Yeteri kadar patinaj yaptık. Bu ülkenin bir çok öncelikli gündemi var.
Ancak şu unutulmamalı ki milyonlarca insanın gözyaşı döktüğü, saygısına haksızlık etmeye de kimsenin hakkı yok.   
İnsani duygu ve ilişki başka bir şey. Ama Cumhuriyet Türkiyesi'nin verdiği paya, sorumluluk ve cübbe ile böyle bir ziyaret elbette o gözyaşı döken geniş kitleyi de üzer ve derinden yaralar. 
 
Sayın Bahçeli'nin de ifade ettiği gibi başka günlerin suyu mu çıktı? Sonra bu kadar hasta olan, belki de helalleşmek için yapılan ziyarette verilen cilt cilt kitap hediyesinin o sağlıksız kişi hangi mecali ile okuyacak?
Biz bu tip suni gündemlerin tekrarlanmamasını diliyoruz. Dedik ya ne vakit kaybına, ne de patinaj yapmaya gerek yok. 
Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk çok önemli bir ortak değerimizdir. Ve bu değere saygılı olmak durumundayız.