SIKÇA duyduğumuz bir şikayettir. Solunum, grip, gastrit, kırık, kulak-burun boğaz gibi bir sağlık sorunu ifadesidir: ‘Psikolojim bozuk.’ Tam bir tarif yapmasa da moralinin bozuk olduğunu anlatmak ister. Ya ‘Asabım bozuk’ teşhisine ne demeli? Kendi kendisine koyduğu bir teşhistir. Sinirli olduğunu, normalden çıktığını söylemeye çalışır. Ve yapacağı hata karşısında bir bahanedir bu yakınmalar. Oruç başıma vurdu, dellendim, panik atağım oldu, stresliyim, sigortam attı, kafam bozuk gibi yakıştırmaları da biliriz. Karşı taraf ise sizin için ‘deli, ruhsuz, manyak, iki tahtası eksik, kafayı yemiş, raporu var’ değersizleştirmeleriyle yarım hakaret, yarım da hasta yaftası yapıştırabilir. Kim kime ne derse desin. Hangi bahaneye sığınırsa sığınsın. Serbest atıştır bu. Çünkü hakaret sayılmaz. Fiziki bir hastalık olarak görülmez. Tam aksine suçu, hatası bağışlanmalı, bir hal içinde olduğunun zenginliği gibi kabul edilir. Ruh sağlığının elbette tedavisi, ilacı bulunuyor. Çok gerekli ve vazgeçilemeyecek ruh sağlığı ile ilgili MHP şimdi yeni bir yasa tasarısı hazırlıyor.
Palu aile faciası
Çok da iyi yapıyor. Dünyanın en geçerli sağlık sorununa parmak basıyor. Fiziki olmadığı için teşhisi bile günler alan, tedavisi aylar, yıllar sürebilen, hepimizi ilgilendiren bir sağlık sorunudur bu... Yanlış bilinen doğrular veya doğru bilinen yanlışları da kapsar. Genetik olabilir, kalıtımsal ve ailesel beslenmelerle şekil değiştirebilir. Toplumsal sorunlara paralel aşama kaydedebilir. Bilinçaltı duygular, alışkanlıklar, öfke, yetersizlik, başarısızlık, yenilgi, uyumsuzluk, bağımlılık, sevgisizlik, yalnızlık, aşk, elem, keder, kıskançlık, şiddet, darp, gasp, taciz, tecavüz, nifak, gıybet, sırala sıralayabildiğiniz kadar... Beslenen bu duyguların icraata geçilmesi halinde ortaya çıkacak faciayı düşünebiliyor musunuz? Düşünüyoruz ve görüyoruz. Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri artık birinci sayfaya taşındı. Yani önemi arttı. Televizyonlarda çok bilmiş ve kendini toplum mühendisi sanan unvansız ünlülerin akıl dağıtıp olayları yansıtmaya çalışmalarını da görüyoruz. Gündemdeki Palu aile faciasının aktarılış biçimi de sosyal medya dedikoduları, görüntü ve akıl almaz ahkamları da tuz biber ekiyor. Hele bazı dini içerikli kanalların sosyal sorumluluk ve özellikle aile, kadın, çocuklara bakış açıları yok mu? Gel de kafayı yeme!
İnternetten aşılanıyor
Dünyanın her yerinde psikolojik sorunları olan bireyler ve hatta topluluklar vardır. Ve psikiyatri tedaviler çok pahalı olsa da bunlara cevap verebilir. Zaman ister, defalarca terapi seansları ister, deney ister, bire bir uzun uzun görüşme yapılma gereği olacaktır. Grup terapiler, müzik, rüya terapileri, dinamik psikiyatrı, çocuk psikiyatrı gibi hassasiyetler içerir. Alkol, uyuşturucu, çeşitli bağımlılıklar da psikiyatri çerçevesinde ele alınır. Cinayet, hırsızlık, şiddet, dolandırıcılık, soygun, boşanma, tecavüz, mutsuzluk, sevgisizlik, ruh sağlıksızlığının ürünü değil mi? Öğrenci, öğretmenini öldürüyor, öğretmen ana okulu öğrencisini dövüyor. Komşular birbirine küsüyor, miras kavgaları mahkemede çözüm bulunuyor. Anne, çocuğunu camii avlusuna bırakıyor, baba alıp başını gidiyor. Çocuklar uyuşturucu batağına saplanıyor. İnternette özgürlük adına teşvik bulucu şiddet aşılanıyor. İyi insan, namuslu insan, güzel insan, vasıflı ve ayrıcalıklı bir sınıf oluşturuyorsa, önemli bir sorun var demektir.
Yasa çıkış yolu
İntiharlara varan bunalım dönemi yaşanıyor. Öfke duygusu, intikam ve besleyici yaşam biçimleri, adalet kavramı ile ele alınmalıdır. Birey veya ailenin sorunu olmaktan öte devlet sorunudur ruh sağlığımız... Eğitim, kültür, kurumsallık, çağdaş yaşam koşulları ve devlet korumacılığı ile birlikte çözüm bulunabilir. İstanbul sokaklarındaki sahipsiz tinerci çocuklara kim sahip çıkıyor? Hayvana şiddet hala öfke boşalım nedeni değil mi? Okullara inen şiddet ve darp ile eylem, aile faciaları, mahkemeler, icra daireleri, karakollar, sokak kabadayıları, trafik canavarları, arka arkaya sayabileceğimiz gözlemlerimiz.. Bu tip yaşanmışlıkları hepimiz biliyoruz. MHP’nin hazırladığı yasa tasarısı gerçekten de bir çıkış yolu önceliği taşıyacaktır. Bir şekilde uyur, giyinir, beslenir ve yaşarız. Ama ruh sağlıksız yaşamak çok zor. Sadece yasa da yetmez. Çok geniş kapsamlı ele alınacak ve yeniden başlanacak yaşam koşulları ve yaptırımları ile yola çıkmak gerekebilir. Vicdani, insani, dini bakış açıları yeterlidir ama bu normalleşmeye geliş sanki bir yokuş gibi. Bu yokuşu çıkmaktan başka çare yok. Çünkü düzlük işte bu dik yokuştan sonra gelecektir. Reformist bir yapıya doğru hepimize hayırlı olsun.