Me'mun halife olduğunda bir cariye satın aldı. Bu cariye ay parçası gibi, o kadar güzeldi. Yüzü sanki bir güneşti, endamıda aynen bir gül fidanına benziyordu.
Yalnız bu kadar mı? İşvesi ve cilvesi de akıllıların aklını başından alırdı.Ellerini aşıklarının karnına batırdığı için parmaklarının ucu innab renginde idi. Sofuları baştan çıkaran rastıklı kaşları güneş mukabil, gökkuşağı gibiydi.
Gece Me'mun onun vuslatına girmek istedi. Fakat o bebek gibi huri yavrusu Me'munun koynuna girmek istemedi.
Me'mun, hiddetinden ikizler burcu gibi onun başını ikiye ayırmak istedi.
Cariye Me'muna dediki; İşte başım! Kes at, fakat benimle yatıp kalkma.
Me'mun: Ben ne yaptım, seni incittimmi? Benim nemi beğenmiyorsu? diye sorunca Cariye; şu cevabı verdi:
Beni öldürsen ve başımı yarsan yinede seninle yatmam. Çünkü ağzın kokuyor ve bu koku beni rahatsız ediyor, dayanamıyorum.
Kılıç insanı bir defa keser, öldürür; Ok insana bir defa saplanır. Lakin ağız kokusu insanı her an öldürür.
Halife bu sözlere çok kırıldı. Bütün gece bunu düşündü. Çaresini aradı ve bu yüzdan uyumadı.Sabahleyin her ülkenin tabiiyecilerini toplantıya çağırdı.Her biriyle çeşitli konuları görüştü. Bu arada kimseys sezdirmeyecek ağız kokusunu gidercek ilacıda öğrendi. Onu kullandı ve ağız kokusuda geçti.
İlk önce cariyenin sözüne kızan Me'mun, onun yüzünden tedavi ile ağız kokusundan kurtulduğu içinmemnun kaldı.
Artık ağzı gül koncası gibi güzel kokuyordu. Cariye bu hareketiyle bana dostluk etti. O, benim kusurumu, ayıbımı yüzüme karşı söyledi.Beni bir nevi ıslah etti dedi.
Gittiğin yolda dikenler veya bir kuyu vardır diyen adam, senin iyiliğini istiyor demektir.
Yolunu şaşıran bir kimseye gittiğin yol doğrudur demek ona fenalıktır etmektir.
Kendisine ayıbı söylenmeyen adam, cahillikle kusurunu bir marifet sanır.
Bir eczacı şöyle söylemişti: Şifa bulmak, iyileşmek istersen acı ilac iç.Sana faydalı bir şerbet lazımsa Sadinin birer ilaç olan öğütlerini dinle ve yap.
Çünkü tecrübe kalburundan geçmiş, marifet eleğiyle elenmiş ve hikmet balı ile karıştırılmıştır.