Şöyle bir hikaye işittim :

Bir gün Diclenin kenarında bir kuru kafa bir abide şöyle demiş:

Ben ferman yürüten ve emirler veren bir kimse idim başımda büyüklük tacı vardı. Felek bana yardım etti. Nusret ve şans arkadaşım oldu.

Devlet gücü ile Irak'ı zaptettim.Tamah ederek Kirman'ıda almak istiyordum.

Fakat Kirman başımı yedi. Kulağından gaflet pamuğunu çıkar ki , benim gibi bir ölmüş adamın kuru kafasının nasihatı kulağına girsin.

iyi işle kötü iş bunların sonu

İyilik eden bir kimse kötülük görmez. Fenalık eden bir insan da hayır görmez kötülük peşinde koşanın başı kötülük yolunda gider. Tıpkı akrep gibi ki , ancak pek azına yuvasına geri dönmek kısmet olur. 

Senin tıynetinde , ruhunda insanlara iyilik yapma hassası yoksa taştan ve demirden senin ne farkın var. Fakat hayır aziz dostum Hayırsız insanı taşa ve demirebenzetmekle hata ettim. Taş ve demirin dahi nice faydaları vardır. Bu geberesicenin onlar kadar dahi fazileti yoktur. Her Ademoğlu hayvandan üstün değildir. Fena insan canavardan dahi fenadır. Akıllı ve iyi ahlaklı kimse hayvana tercih edilir. Yoksa halka saldıran insan hayvandan üstün olamaz. Bir adamın işi gücü aklı fikri yalnız yemek ve yatmaksa böylesi hayvandan nasıl daha yüksek olabilir. Yol bilen veya yol bilmeyen suvariden daha çabuk gideceği yere varır. Kötüye gelince kötü bir adamın iyilikle karşılaştığını ben ömrüm boyunca hiç görmedim.