Bağdatlı Cüneyd, bir gün Sanan Çölünden geçerken bir av köpeği görmüş.
Bakmış ki, dişleri dökülmüş, aslanlara saldıran pençesinde kuvvet kalmamış. Miskinleşmiş, kocamış tilkiye dönmüş Bir zamanlar yaban öküzlerine geyiklere, atılır ve onları tutarken şimdi koyunlardan bile tost yemeye başlamış.
Bağdatlı Cüneyd onu öyle miskin halsiz görünce kendi yiyeceğinden ona biraz bir şeyler vermiş ve ağlayarak demiş ki; '' Bakalım ikimizden hangisini yarını daha iyi olacak?
Zahire bakacak olursak bugün için senden daha iyiyim.'' Fakat yarınım belli değil. Kaza ve kader kim bilir ne gösterecek ve başıma neler getirecek?
Şayet iman ayağım kaymasa başıma Cenabı Hakkın af tacını giyerim. Lakin marifet libası sırtımdan çıkarsa senden aşağı olurum.
Çünkü köpek ne kadar kötülükle anılırsa anılsın öldüğü zaman onu kötü adamlar gibi Cehenneme götüremezler.''
Ey Sadi ! Hak yolunun yolcuları kendilerini büyük görmedikleri benlik iddiasında bulunmadıkları için şerefce meleklerden üstün olmuşlardır.
ABİD İLE BİR ÇALGICININ HİKAYESİ:
Bir çalgıcı, gece sarhoş bir halde, koltuğunun altında sazı ile giderken, bir abide tesadüf etti.
Sarhoşlukla çalgısını abidin kafasına indirdi ve sazı kırıldı. Gündüz olunca abid bir miktar gümüş para tedarik ederek götürüp o taş yürekli çalgıcıya verdi ve dediki; '' Dün gece mazursun. Sarhoş olduğun için hem kızını hem de benim kafamı kırdın. Başımın yarısı geçti. Korku kalmadı. Senin çalgını tamir içinde para lazımdır. Parasız tamir edilmez.
Başkalarına halktan bu gibi şeyler geldiği içindir ki, Allah dostlarının başlar üstünde yerleri vardır. Şeyh Sadi Şirazi)