Amir bin Abdullah, ilimde yüksek dereceye ulaşmış, faziletler sahibi, her sözü hikmetli,
her hareketi ahireti hatırlatan bir mübarek zat idi. Gerek hadis alimleri, gerek fıkıh alimleri,
gerekse zamanında beraber bulunduğu ve yaşadığı insanların her biri tarafından övülmüştür.
Ravilerin durumunu en çok inceleyen hadis ilminin alimleri dahi onun rivayet ettiği hadis-i şeriflerin tamamının hüccet, dinde ikinci sened olan sahih hadis derecesinde bulunduğunu beyan etmişlerdir. Fakat az hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Devamlı oruç tutardı...
Bu mübarek zat, faziletler sahibi bir Hak aşığı idi. Yüzünü tamamen ahirete çevirmiş mübarek bir insandı.
Namaz kılarken sanki dünyadan çıkar, ahirete giderdi. Yanında çocuklar bağırışır, onları duymazdı.
İmam Malik bin Enes, onun her gün gusül abdesti aldığını ve devamlı oruç tuttuğunu haber vermiştir.
O kendisini, her şeyini Allah yoluna feda etmişti. Süfyan bin Uyeyne;
''Amir bin Abdullah, yedi diyetle nefsini Allah'ü Te'ala'ya sattı'', buyurmuştur.
Amir bin Abdullah, dünyaya zerre kadar ehemmiyet vermezdi.
Eline geçen her dünyalığı Allah yolunda sarf eder yanında bir gece dahi kalmazdı.
Ma'n bin İsa, onun çok defa içerisinde on bin dirhem bulunan bir kese ile Müslümanların arasına çıktığını ve bunların tamâmını dağıtmadıkça yatsı namazını kılmadığını haber vermiştir.
Bir defa nalınları çalındı.
Bir daha ölünceye kadar nalın giymedi.
Amir bin Abdullah, şehidlik mertebesine ulaşmak için Allah yolunda savaşlara katılır,
kafirlerle, müşriklerle harb ederdi.
Katıldığı bütün harblere yayan giderdi.
Bir sefer de, Emir Malik bin Abdullah onun yaya yürüdüğünü görünce;
''Ya Amir! Bir hayvana binmek istemez misin?
diye sordu.
O da Peygamberimizden şu hadis-i şerifi işittiğini haber vermiştir; ''Her kimin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, onlar Cehennem'e haram olur.'' ''Cehennem o ayakları yakmaz''.
''Hazreti Azrail'i bekliyorum''
Beni Temim azadlılarından Süheym,
Amir bin Abdullah'ın yanına gitmişti.
Namaz kılıyordu.
Selam verdikten sonra Süheym'e;
''Çabuk ihtiyacını söyle, çünkü acele işim var,'' dedi.
O da;
Hayırdır inşaallah, ne işin var, diye sordu.
Amir;
''Hazreti Azrail'i bekliyorum, dedikten sona tekrar namaza durdu ve namazda iken ruhunu teslim etti...''
***
Nesibe Hâtûn ve Habib bin Zeyd:
Ashab-ı kiramın büyüklerindendir.
Babası Zeyd bin Asım el-Ensari, Resulullaha Akabe'de biat eden ilk yetişkinler arasında idi.
Annesi Nesibe binti Ka'b ''Ümmü Ümare'' müşriklere karşı silah kullanan ilk hanımdı.
İşte, Habib bin Zeyd, böyle bir evde,
böyle bir annenin terbiyesi ile yetişti.
Çok küçük olması sebebiyle katılamadığı Bedir ve Uhud savaşları dışındaki savaşlara iştirak etti.
Onun dinindeki, davasındaki metanet ve sebatı dillere destandı...
Annesi Ümmü Ümare, Uhud, Hudeybiye, Hayber Umret-ül-kaza, Huneyn ve Yemame gazalarına katıldı.
Biatü'r-rıdvan'da hazır bulunmakla şereflendiler. Oğulları Habib ve Abdullah da Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün gazalarına iştirak ettiler...
Uhud Savaşı sırasında İbn. Kamia isminde bir müşrik Peygamberimize saldırdı ve mübarek başından yaraladı.
Ümmü Ümare de İbn. Kamia'ya saldırdı ve o müşriki ağır yaraladı.
Kendisi de on üç yerinden yaralanmıştı.
Bunlardan en ağırı, İbn-i Kamia'nın boynunda açtığı yaraydı.
Resulullah efendimiz, oğlu Abdullah'a bu yarayı sarmasını emredip, ''Ev halkınızı Allah mübarek kılsın; senin annenin makamı filan ve filanların makamından hayırlıdır.
Allah sizin ev halkınıza rahmet etsin!'', buyurdular. Bu mübarek kadının yaraları,
bir sene tedavi gördükten sonra iyileşti...
Nesibe Hatun, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) ''Ya Resulallah Allah'ü Te'ala'ya dua edin de Cennette size komşu olayım!'', dedi.
Peygamber efendimiz, ''Allahım! Bunları, Cennette bana komşu ve arkadaş et'', diye dua ettiler.
Bunun üzerine Ümmü Ümare;
''Bu bana kafidir. Artık dünyada ne musibet gelirse gelsin! '' dedi...
Müseyleme'ye Esir Düştü!..
Müseylemet-ül Kezzab, yalancı peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkınca, Ümm-i Ümare'nin oğlu Habib, Amman'dan Medine'ye gelirken esir düştü. Müseyleme;
''Benim peygamberliğimi kabul et, seni serbest bırakayım'', dedi.
Habib onunla alay etmek için;
''Ben sağırım, ne söylediğini işitmiyorum'', dedi halbuki biraz önce aralarında konuşma geçmişti. Müseyleme onun bu hareketine çok kızarak,
tek tek uzuvlarını kestirerek şehit etti...