Cahit, 1 Temmuz 1940’ta, Ankara’da Maraşlı aile Şerife Hanım ve Niyazi Bey’in oğlu olarak dünyaya geldiğinde, ailesi ona; ‘’Abdurrahman Cahit’’ adını verdi.

Soyadı gibi zarif, naif bir çocuktu Cahit ve bu özelliklere tezat düşecek derecede de inatçıydı.

Bu inatçı yönü, bir ömür güdülecek bir kine de gebe olacaktı...

Babasının memurluk görevi sebebiyle çocukluğu Siverek, Maraş ve Ankara’da geçecek; ilk ve orta öğrenimini Siverek’te başlayıp, bir dönem Ankara Kızılcahamam’da devam ettikten sonra, Kahramanmaraş’ta tamamlayacaktı...

Cahit, birlikte liseye başladığı arkadaşlarından 3 yıl sonra mezun olabildi.

Bir gün halkın seveceği, adı bilinir bir şair olacaktı ve Edebiyat dersinden sınıf tekrarına düşmüştü...

Okulda bu inadı sürdürüyordu; ancak bir yandan da şiirler yazıyordu ve mahalli gazetelerde çalışmaya başlayacaktı.

Lakin öncesinde bu inadın sebebine inmeliydi...

Anılar Defterinde Gül Yaprağı

Anılar defterinde gül yaprağı

Gibi unutuldum kurudum

Başıma düşmüş sevda ağı

Bir başıma tenhalarda kahroldum

Sen kimbilir, rüzgarlı eteklerinle

Kimbilir hangi iklimdesin, ben

Sensiz bu sessizlikle

Deli gibiyim sensiz

Bu sessizlikle

Ayrılıkla başım belada

Gözlerini çevir gözlerime

Yoksa sensiz bu sessizlikle

Deliler gibiyim

Sensiz bu sessizlikle 

Korku salardı inceliğin acıman tevazuun

Dünya ve insan çıkmazlarına yumuşak bakışın

Nur sarnıçları ballar koydun çöllere ruh eşiklerine

Senden kaynıyordu yine sana kapılıyor ırmakların

Yamalı ve tertemiz elbiselerim olunca

Her gece mutlak uyanıp adını anınca

Bir gün elbette sofraya birlikte çökeriz

Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım

Sura vardıkça gövdelendim soyundum aşk duasına

Atılıyorum sırlarına açılıyor hücrelerim

Menzili çoktan geçtim ün saldı kayboluşum

Kendi kuytumda çalkıyor şerbetini ağzım