Dünyalar güzeli Yusuf'a sordular;
"Ey Zeliha'nın gönlünü alıp onu perişan hale koyan.
O senin yüzünden acze düştü de derdine derman olmadın;
hasta bıraktın onu.
Gönlünü kaptın ve geri vermedin.
Geri versen ne olur;
sen buna kadir değil misin?"
"Ben onun gönlünü çelmedim.
Ne onun bana gönül verdiğinden haberdarım,
ne böyle bir kastım oldu.
Onun gönlüyle bir işim yoktur benim."
O dostlar sonra Zeliha'ya sordular;
"Yusuf senin gönlünü nasıl çalmıştı?
Dosdoğru söyle bize;
gönlün sendeyse ve Yusuf'tan gönül istiyorsan bu, naz yapıyorsun demektir."
Zeliha yeminle söyledi;
"Bedenimdeki her kıldan gönlüm habersiz.
Neden ve nasıl aşık oldu,
aşık olunca nereye gitti, bilmiyorum."
Sonra o dostlar düşündüler:
"Gönül Yusuf'ta değil ama Zeliha'da da değil.
Ne biri gönül almış, ne diğeri bir gönül sahibi!.....
Peki ama nasıl kayboldu bu gönül, nereye gitti?
Bu bir sihir değilse nedir?"
Peki o halde neden sormuyoruz;
Kendi gönlünden haberdar olmayan kişi nasıl olur da başkasına yol bulabilir?
Kaynak; Aşka Dair eserden..
***
''Saçma ey göz, gözyaşımdan gönlümdeki ateşe su
Çünki bu denli tutuşan ateşe olmaz çare su
Bu renk gök kubbenin rengi mi bilemem
Yoksa akan gözyaşlarımın rengi mi bu su
Keskin bakışlarından gönlüm olsa parça parça
Çünki zamanla parçalar yarar taşı bile su
Korkuyla söyler gönül, ok kirpiklerinin sözünü
İhtiyat ile içer her kimde olsa yara su
Bahçıvan sulamak için gülşeni çekmesin zahmet
Bir gül açılmaz yüzün gibi, bin güle verse su
Senin yüzüne benzer bir hat çizemez hattat
Kağıda bakmaktan inse gözlerine kara su
Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa ne olur
Boşa değil gül temennisiyle dikene vermek su
Gam günü esirgeme hasta gönlüme bakışlarını
Sevapdır vermek karanlık gecede hastaya su
Gönül! Bir bakışınla, dindir ayrılık hasretimi
Susuzum bir kez bu sahrada benim için ara su
Zahidler Kevseri arzular, ben senin dudağını
Sarhoşa şarab içmek hoş gelir ayığa su
Senin Ravzana her dem durmadan akmakta
Âşık olmuş galiba o hoş endamlı dosta su
Toprak olup su yolunu tutsam Ravza'ndan
Çünkü rakibimdir orası akmasın o yana su
Onun elini öpemeden ölürsem eğer dostlar
Testi yapın toprağımı sunun onunla yara su
Servi serkeşlik ederse kumrunun niyazına
Gidip ayağına vazgeçirsin yalvararak su
İçmek ister bülbülün kanını meğer bir hile ile
Gül budağının mizacına girip de kurtara su
Pak fıtratını aşikar kılmış ehl-i aleme
Tabi olmuş Ahmed-i Muhtar'ın yoluna su
İnsanlığın gerçek efendisi seçkin inci deryası
Onun mucizeleri kötülerin ateşine döker su
Kılmak için tâze o nübüvvet gül bahçesini
Mucizendendir ki akıtılmış sert taştan su
Mucizen bir sonsuz derya imiş bu alemde
Yetmiş ondan binlerce ateşperst hanesine su
Hayret ile parmağın ısırır kim işitse bunu
Parmağından verdiğin şiddet günü Ensar'a su
Dostu yılan zehiri içse olur ona ab-ı hayat
Düşmanı su içse yılan zehrine döner su
Değince damlası, dalgalanır bin rahmet deryası
Abdest almak için serpilince gül yanağa su
Ayağının tozuna varmak için hiç durmadan
Başını taşdan taşa vurup gezer avare su
Zerre zerre eşiğinin toprağına ister salmak nur
Dönmez ol dergahdan olsa bile paramparça su
Zikri na'tının tekrarını derman bilir günahkar
Kimi sarhoş ayılmak için yüzüne serper su
Ya Habiballah ya Hayru'l beşer aşıkınım
Yanıp dudağı kurumuşlar ister bir damla su
Sensin o Mirac gecesinde keramet deryası
Feyzinin damlası yetermiş sabit ve seyyara su
Güneş çeşmesinden halka halka feyz iner
Lazım olsa kabrini tazeleyen mimâra su
Korku salmış cehennem ateşi yanık gönlüme
Var ümidim ihsan bulutundan serpe o nara su
Seni överek inciye dönmüş Fuzuli sözleri
Nisan yağmurundan olmuş birer inci su
Mahşer günü gaflet uykusundan uyanıp
Gözyaşına hasret uykusuz göz dökünce su
Ümidim odur ki mahrum olmayım mahşerde
Vuslat çeşmesinden vere susamış bana su''.
Fuzuli Aşk...