Rasûlullah Efendimiz, Ashâbına sık sık şu üç suâli yöneltirdi: ‘’Bugün bir yetim başı okşadınız mı’’.. ‘’Cenâze teşyiinde bulundunuz mu’’.. ‘’Bir hasta ziyaretine gittiniz mi’’ (Müslim)
Zira Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına tâlip olan kişinin; ‘’Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin!’’ beyânının hakîkatine erebilmesi için, mâtemlerin civârında dolaşması şarttır.
Nitekim rivâyete göre Mûsâ (as) bir gün: ‘’Yâ Rab! Sen’i nerede arayayım’’.. diye niyaz edince, Allah Te’âlâ ona şöyle buyurdu: ‘’Ben’i kalbi kırıkların yanında ara!’’.. (Ebû Nuaym)
Günümüzde de bu ictimâî ibadetlere bilhassa dikkat etmek, bir mü’minin en mühim vazifelerindendir. Evvelâ “yetimle ilgilenmek”, çağımızın en büyük hastalıklarından biri olan kalp katılığının reçetesidir. Bu hakîkati Rasûlullah Efendimiz şöyle beyan buyurmuşlardır: ‘’Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri yedir, yetimin başını okşa!..’’
(Ahmed bin Hanbel) Hazret-i Mevlânâ da âdeta bu hadîsin şerhi mâhiyetinde şöyle buyurur: ‘’Fakr u zarûret içinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir eve benzer. Sen onların derdini dinlemek sûretiyle o dumanlı eve bir pencere aç ki, onun dumanı çekilsin, senin de kalbin yumuşayıp rûhun incelsin.’’ Nitekim bir rivâyete göre annesi tarafından Rasûlullah Efendimiz’e hizmet etmek için getirilen Enes (radıyallâhu anh) da on yaşında bir yetimdi. On yaşındaki bir çocuğun, elli küsur yaşındaki bir Peygamber’e nasıl hizmet edeceği düşünülebilir.. Lâkin Efendimiz, Enes’i kabul buyurdu.
Onu büyük bir muhabbetle terbiye etti. Genellikle ‘’yavrucuğum’’ diyerek hitap ettiği Enes’in gönlünde, Rasûlullah Efendimiz’in müstesnâ bir yeri vardı. Bir gün Enes; ‘’Rasûlullah’in kokusundan daha güzel ne bir amber, ne bir misk, ne de herhangi bir hoş koku kokladım. Allah Rasûlü’nün mübarek teninden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum.’’ demişti.
Onu dinlemekte olan talebesi Sâbit: ‘’Ey Enes, sen sanki her dâim Allah Rasûlü’ne bakıyormuş ve O’nun mübarek sadâsını işitiyormuş gibi yaşıyorsun değil mi’’ deyince Enes, şu cevâbı verdi; ‘’Evet, vallâhi kıyâmet günü O’na kavuşmayı umuyorum. Yanına varınca: ‘’Yâ Rasûlâllah! Küçük hizmetçin geldi!’’ diyeceğim. Efendimiz’e Medîne’de on sene hizmet ettim. Ben o zamanlar küçük bir çocuktum. Her yaptığım iş, Efendim’in arzu buyurduğu gibi değildi. Buna rağmen Rasûlullah bana, yaptığım hiçbir iş için ‘’üf’’ bile demedi. ‘’Bunu niçin böyle yaptın, şunu niçin yapmadın’’, diye azarlamadı. (Ahmed)