Müneccimbaşı Osman Saib Efendi'nin kızı.
1846'da ikiz kardeşiyle birlikte dünyaya geldi.
Sıbyan mektebinde okudu.
Annesini küçük yaşta kaybetti.
Teyzesi tarafından büyütüldü.
Darülmuallimat'tan mezun oldu.
Yenikapı Mevlevihanesi müritleri arasına girdi.
Ali Fuat Bey'in Maarif Nazırlığı döneminde Darülmuallimat'ta öğretmenliğe başladı.
Farsça ve tarih öğretti.
Lügati Farısiye sözlüğünü hazırladı.
Bir süre Mısır'da kaldı.
Sultan Mehmet Reşat döneminde bazı şehzade ve sultanlara öğretmenlik yaptı.
II. Abdülhamid tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirildi.
1899 da yaşamını yitirdi.
Yenikapı Mevlevihanesi Çınaraltı Kabristanı'nda toprağa verildi.
40 kadar gazel, methiye, şarkı, müstezad, tahmis, terci-i bend ve kıt'a yazdı.
Döneminin kadın şairlerinden Şeref hanımın yeğeni idi.
Onun divanının ikinci basımını hazırladı.
Dergilerde dağınık halde olan şiirleri derlenemedi.
Bir bölümü Türkçe olan bu şiirlerden bazıları kardeşi Nebil Bey'in Divan'ının sonunda, bir kısmı da Ahmet Muhtar Bey tarafından yayımlandı.
Hiç evlenmedi.
***
GAZEL
Bir gamze hun rize şikar oldu bu gönlüm
Şeb ta seher aşuftevü zar odu bu gönlüm
Bir çaresi yok derde giriftar olub eyvah
Bir gonce içün aleme har oldu bu gönlüm
Gülçini visal olmak içün bağı tarabda
Bir bülbüli şurideye yar oldu bu gönlüm
Gülşende edüb nağmei bülbül ana tesir
Feryad ile manendi hezar oldu bu gönlüm
Geçdi neyü meydan işidüb savtı hezarı
Medhuş olarak maili zar oldu bu gönlüm
Rüyet hevesile Nakiyye bir kez o şuhu
Akdamı rekibane gubar oldu bu gönlüm
***************
Ani Hatun:
Ani Hatun, Doğum tarihi bilinmiyor.
1710'da Yenişehir Fener'de öldü.
Asıl ismi Fatma.
Kültürlü bir ailenin kızı olarak İstanbul'da doğdu.
Akıllı bilgili ve eğitimli olan Ani Hatun,
''Hace-i Zenan Kadınların Hocası'' lakabıyla anılmıştır.
Arapça öğrendi doğu ve batı edebiyatlarıyla ilgili çalışmalar yaptı.
Bir divanı olduğu sanılıyor ama bulunamadı.
Usta bir hattat olarak da ün yaptı.
Gazel:
Feramuş itti hayli dem beni yad itmeden kaldı
Benim çok sevdigim mahzunu dilşad itmeden kaldı
Nola t'amirine kasd itmese şah-ı cihan banım
Bilür kim hatır-ı viranım abad itmeden kaldı
Kalupdur bahr-i gamda fülk-i dil yok sahil-i maksud
Hayıflar rüzgarim bana imdad itmeden kaldı
Düşelden ran-ı aşk-ı yare zar ü natüvandır dil
Ser-i kuyinde halim yare feryad itmeden kaldı
Niçün derpey olur Ani ki hal-i Kays'ı bilmez mi
O biçare yetürdi kendin irşad itmeden kaldı
Günümüz Türkçesiyle:
''Unuttu hayli zaman beni anmadan gitti
Benim çok sevdiğim mahzunu mutlu etmeden kaldı
Ne olur tamirine yeltenmese Tanrım
Bilir ki viran gönlümü şen etmeden kaldı
Kalmıştır gam denizinde gönül gemisi ümitsiz
Üzülür zamanın yardım etmeden gitti
Düşeli yar aşkına dermansız inler gönül
Yolun başında halini feryat etmeden kaldı
Niçin ardı sıra gider Ani ki Kays'ın
halini bilmez mi
O çaresiz yitirdi kendini doğruyu bulamadan gitti.''
***
İhsan Raif Hanım:
Beyrut'ta doğdu.
Vezir Köse Raif Paşa'nın kızı.
Babasının görevi nedeniyle pek çok yer gezdi insan tanıdı.
Özel olarak müzik edebiyat ve Fransızca dersleri aldı.
Küçük yaştan itibaren edebiyata ilgi duydu.
Döneminin şairlerinden Rıza Tevfik'in etkisiyle halk şiiri tarzında hece vezniyle şiirler yazdı.
Hece veznini kullanan ilk kadın şairlerimizdendir. Sade bir dili yalın bir anlatımı var.
Bu şiirler kadınsı aşk dolu ve yoğun duygu içerikli. Şiirlerinden bazılarını kendisi çoğunu da diğer sanatçılar besteledi.
1926'da Paris'te vefat etti.
Şiirlerinden:
Bu Sevdadan Geçersin
Niçin beni yan bakışla süzersin
Sözlerime neden dudak bükersin
Bugün sever yarın belki üzersin
Gel üzülme bu sevdadan geçersin
Sevsen de hoş sevmesen de sen beni
Ben vahşiyim hiç sevdirtmem kendimi
Bu halimle incitirim ben seni
İncinmeden bu sevdadan geçersin
Bülbül gibi âşık olma her güle
Vefasızdır gül inanmaz bülbüle
Çünkü şakır lalelere sümbüle
Sümbül gibi aşkın solar geçersin