''Hepimiz Gogol'un 'Palto' sundan çıktık '' der Fyodor Dostoyevski

Ona bu sözleri ustad Gogol söyletmiştir

Nikolay Vasilyeviç Gogol'un 'Palto' romanı

Kendi hikayesidir aslında roman olan;

Yaşadığı dönemin toplum yapısını en güzel biçimde,

Gözler önüne serer yazar, 

Kendi toplumumuzu da anlatır gibidir bir nevi

Gogol Palto'nun kahramanı Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin'i  şöyle tanımlar;

''Kısa boylu,çipil gözlü (gözleri mahmur bakan) ,
birazda çopur suratlı (yüzünde çiçek hastalığından kalma,çok fazla yara izleri olan),
kızıla çalan saçları yer yer dökülmüş,
Her iki yanağında da derin kırışıklıklar oluşmuştu.
Yüzünden basurdan yana dertli olduğu anlaşılabiliyordu.
Fakat elden ne gelir ki! Tek suçlu Petersburg iklimi!''

XX
İşte böyle bir tarifti Palto sahibi Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin

En başlarda alaycı,espirilerle konuşma havası içinde,

Okura Akakiy'in başından geçen komik olayları anlatır Gogol,

Başlarda kendisi bile alay eder kahramanıyla

Hikayenin sonlarına doğru,

Akakiy'in hayatındaki trajik öyküsünü gözler önüne serer

Aklıma  Sir Charlie Spencer Chaplin, yani nam-ı değer Şarlo'nun 

Bir sözü geldi der ki;

‘’Hayat uzak çekimde komedi, yakın planda trajedidir’’

Neyse hikayemize dönelim,

Gogol'un hikayesi kahraman Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin'e

XX
Özetle hikaye şu dur;

Akakiy devlet dairelerinin birinde çalışan sıradan bir kalem memurudur. 

Kimselere aldırmadan işini severek,zevkle yapar. 

Çevresince fazlasıyla alay konusu olan Akakiy asosyal bir insandır. 

Özellikle giyim tarzından dolayı kışın sert soğuğunda giydiği

Eski,yırtık bir paltosu çevresi tarafından alay konusudur

Bir kış günü paltosunun artık yırtıldığını ve eskidiğini 

Artık giyilemez halde olduğunu anlayan Akakiy Akakiyeviç

Paltosunu tamir ettirmek için terziye gider

Terzi Petroviç, paltosunun tamir edilemeyecek kadar kötü olduğunu söyler 

Ancak bir astar alması gerektiğini söylediğinde,

Akakiy Akakiyeviç'in buna yetecek parası yoktur. 

Yeni bir palto dikilmesi için paraya ihtiyacı vardır Akakiy'in

Altı ay yemez içmez,tasarruf etmeyi öğrenir. 

Terzi Petroviç'in yeni bir palto dikmesi için parayı biriktirir. 

Bir müddet sonra Akakiyeviç yeni paltosuna kavuşur.

Bu durum onun için bir mutluluktur, sevince kapılır. 

Artık çevresindeki insanlar ona daha başka bir gözle bakmaya başlar.

Onun 'yeni paltosu'nu kutlamaya gelenler bile olur

Bir gün mutlulukla evine giderken yolda saldırıya uğrar 

Saldırı sonrası bayılır ve ayıldığında üzerinde paltosunu göremez.

Paltosunu çalanları ihbar etmek için,

Memurlardan biri ona nüfuzlu birine gitmesini söyler 

Akakiy Akakiyeviç mühim kişiye gitmeye karar verir 

Uzun bekleme sonucu, yanına gittiğinde mühim kişi ona 'Ne istiyorsun' der

Akakiy Akakiyeviç zaten korka korka girmiştir içeri,

Mühim kişi iyice öfkelenir ve kızmaya başlar

Akakiy Akakiyeviç, oldukça kötü bir halde oradan ayrılır

Durumu çok kötüdür..

Ertesi gün ateşi iyice yükselir

Paltosunu sayıklayarak ölür..

Ölümünün ardından yaşadığı kentte,

Bir palto hırsızlığı yaptığı hikayeleri dolaşır

Memur kılığında bir hortlak!

Geçen herkesin paltosunu alıyordur

Bir gün mühim kişi yürürken üzerinde bir el hisseder

Arkasını döndüğünde Akakiy Akakiyeviç Başmaçkin'i görür. 

'Asıl aradığım senin paltondu, sen benimki çalındığında kılını bile kıpırdatmadın' der…

Mühim kişinin son sözü memurlara şu olmuştur;

'Bu ne cüret' Benim kim olduğumu biliyor musunuz?’


XX

Bu Gogol'un hikayesidir, hatta iyice derine indiğinde

Senin,benim,onun hikayesi..

İşte Dosteyevski o nedenle ''Hepimiz Gogol'un 'Palto' sundan çıktık '' der

Gerçek hayatta basit,sıradan şeylerin, 

Görmezden geldiğimiz ya da gözden kaçırdığımız olayların,

Derinliklerini açığa vurmak edebi ustaların işidir.

Tıpkı Akakiy'in hikayesi gibi görmezden gelinen,

Alay konusu olan, sessiz, sakin bir insanın

Yaşamındaki fırtınaları gözler önüne seren Gogol gibi...
 

XX

Şimdi size soruyorum;

Acaba mühim kişi görevini yapsaydı, 

Akakiy hala yaşıyor mu olacaktı?

Yoksa bütün suç 'Petersburg iklimi'nde miydi?

Son olarak şunu eklemeliyim;

Devekuşlarının, korktukları zaman kaçmaktansa,

Kafalarını kuma gömüp,

Tehlikenin geçmesini bekledikleri söylenir..

Bu tıpkı kendini liyakat sahibi sananların (mühim kişiler)

Şimdilerde oturup kurtarıcı beklemesi gibi bir şey,

Yazıyı yinelemek te fayda olduğunu düşünüyorum;

''Fakat elden ne gelir ki! Tek suçlu Petersburg iklimi!''

Öyle değil mi?