İbnu'l-Cezeri, hayatında, 

Kıraat İlmi başta olmak üzere, 

bir çok ilim dalında da "Üstad'lık'' mertebesine 

kadar vasıl olmuş ve Kıraat, Hadis, 

Tarih, Tefsir, Fıkıh,Tasavvuf, Akaid, 

Mev'ıza ve Teracim gibi önemli konularda kaleme aldığı 80'e yakın eseriyle ilim dünyamızın değerli bir alimidir.

1350'de Şam'da doğdu, 1362'de, hafızlığını tamamladı. 

Hocası es-Süruci 1362'den Ebu Amr kıraatini okudu. 

1363'de hatimle Teravih Namazı kıldırdı ve icazet aldı. 

1364'de İbnu's-Sellar'dan, İnfirad Tarikiyla, 

Kıraat İlmi okudu. 

1365'de, İbrahim el-Hamevi'den Kıraat-ı Seb'a'yı ve ayrıca Asım kıraatini tahsil etti. 

1366 da, İbnu'l-Lebban'dan, II.kez Kıra'at-ı Seb'a'yı okudu ve babasıyla birlikte ilk haccını eda etti.

1367 de, ilk Mısır seferine çıktı ve ilk eseri olan; 

"et-Temhid fi İlmi't-Tecvidi'i'' yazdı. 

1368 de Şam'da, yine İbnu'l-Lebban'dan Kıra'at-i Aşere'yi okudu. 

1369 da, ailesiyle birlikte II.Mısır seferine çıktı ve II. kez Kıra'at-i Aşere'yi okudu. 

1370 de, Belabek şehrine gitti, Abdulkerim el-Belabeki ile görüştü ve aynı sene, "Gayetu'n-Nihaye" isimli eserinin te'lifine başladı. 

1371 de, Melik Zahir Baybars, diğer bir adıyla Zahir Berkük yani Emir Kutlu Bek 1399 tarafından, 

Şam'da yaptırılan Daru'l-Kur'an'ın Müdürlüğüne getirildi. 

Aynı yıl, "Muncidu'l-Mukri'in" isimli kitabını da yazdı. 

1372 de, Ebu'l-Fida İsmail b. Kesir'den Fıkıh ilmi tahsil etti, fetva için icazet aldı ve "Gayetu'n-Nihaye'yi tamamladı.

1376 da, III. Mısır seferine çıktı ve el-Gazvini'den Usul, Meahi ve Beyan dersleri aldı. 

1377 de, Mısır'da Memluk Sultanı Baybars'ın nişancı memurluğunda bulundu. 

1381 de, Bursa Hatibi Abdulmu'min'e Kıraat-i Aşere okuttu ve Şam'da "Gayetu'n-Nihaye'yi'' ihtisara başladı.

1389 da, Mısır, Suriye savaşında, 

Şam'ı işgal eden Timur tarafından da ele geçirilmek istenen İbnu'l-Cezeri, o günlerde rü'yasında gördüğü Peygamberimiz(sav)'dan aldığı bir işaretle;

bir zikir ve dua kitabı olan; 

"Hisnu'l-Hasin min Kelam-i Seyyidi'l-Murselin" adındaki mübarek eserini yazdı. 

1390 da Şam'da, Şafii Kadılığı ve bir rivayete göre, Şam Valiliği de yaptı. 

1391 de çocuklarıyla birlikte, Mısır'a bir kere daha gitti. 

"Muhtasar-ı Tarih-i Zehebi" adındaki eserini ikmal etti. 

Daha sonra Antakya'ya geçti ve Eminuddin et-Tebrizi ile görüştü. 

Kendisinin; "Adaleti sayesinde atlı giden Sultan Bayezid" sıfatıyla nitelendirdiği Yıldırım Bayezid'in; "İstanbul şehri ve surlarının fethi için bir ordu hazırladım. 

Ben de bu ordunun başında bulunacağım. Benimle birlikte, orduda bulunmağa sabır, ve tahammül gösterebilirsen durma gel!.." 

mealindeki davet mektubuna; 

"Eğer bana, orduyu cihada hazırlamak ve ülkende Kıra'et İlmi'ni neşretmek iznini verirsen; 

gelir, seni bile geçerim. 

Yoksa geldiğim gibi geri dönerim." şeklindeki verdiği cevabı müteakib; Osmanlı ülkesine geldi. Şerefine Bursa Ulu Cami'i'nde, Yıldırım Bayezid Darul-Kurrası açıldı. 

Bursa'da Abdulmu'min adındaki hatibin evinde; "Nihayetu'l-Berara" isimli eserini bitirdi. 

Yıldırım Sultan'la birlikte, Osmanlıların İstanbul'u almak için yaptığı ilk İstanbul Muhasarası'na, oradan da Büyük Niğbolu Savaşı'na iştirak ederek, 

Yıldırım Sultan'ın danışmanlıklarında bulundu.

1396 da Bursa'da; "en-Neşru fi'l-Kıra'ati'l-Asr" ile bunun muhtasarı ve manzum şekli olan; 

"Tayyibetu'n-Neşr fi'l-Kıra'Sti'l-Asr" isimli eserlerini kaleme aldı.

1402'de vuku bulan Ankara Savaşı'ndan kısa bir müddet sonra Timur'a esir düşen İbnu'l-Cezeri, 

Timur tarafından Keş şehrine götürülerek; 

burada yeni yaptırılan büyük medresenin öğretime hazırlanması göreviyle Müderrisliğine tayin edildi. 

Tarih, 1403 idi. İbnu'l-Cezeri, te'lif hayatına asla ara vermiyordu.

Keş'de, Begavi'nin, "Mesabihu's-Sünne" isimli eseri üzerine üç cildlik bir şerh ile birlikte; 

"Mevlidu'n-Nebi" veya "Viladetu'n-Nebi" adında 150 beyitlik bir eser daha yazdı. 

1404 de, Timur'un İnzar şehrinde ölmesi ve yerine, torunu Halil Sultan'ın gelmesiyle Semerkant'tan ayrılıp Nehşeb'e geldiğinde, 

Halil Sultan tarafından tekrar Semerkant'a çağırıldı. 1405'de, Semerkant'tan ayrılıp Buhara'ya gelirken, Ceyhun Nehri'nde boğulma tehlikesi geçiren İbnu'l-Cezeri, her senenin o gününü, oruçla geçirmeyi nezretti. 

Herat'a geldi ve şehrin beş kilometre dışında Herat Valisi Şahruh tarafından Askeri Tören'le karşılandı. 

16 yaşında Türkistan ve Maveraunnehr Valisi olan Timur'un torunu Uluğ Bey'in evlenme akdini yaptı ve bir de Nikah Hutbesi irad eyledi. 

Kendi arzuu dışında Şi-raz'a Kadı tayin edildi. 

"el-Ikdu'l-Leali fi Ehadfsi'l-Muselseleti'l-Avali" isimli eserini de burada tamamladı.

1420 de, IV. haccını yapmak üzere giderken Basra'ya uğradı ve Tabir b. Aziz el-Isbahani'ye, "Neşr-i Kebir" ile "Tayyibe"yi okuttu. 

Sonra yine bu yolculukta, "ed-Düratu'l-Mudi'e" isimli eserini nazmeyledi.

1425'de, Irak üzerinden Acemistan Şiraz'a dönen İbnu'l-Cezeri, bir sefer de, ticaret maksadıyla Yemen'e yapmıştır. 

O günün Yemen Valisi nezdinde Hadis okutmuş ve onun iltifatına mazhar olarak büyük bir zenginlikte Mekke'ye dönmüştür. 

Nihayet Hicretin 833'ncü ve Miladın 1429 ncu senesi, Rabiulevvel Ayı'nın 5. günü Cum'a vaktinden evvel kuşluk saatlarında, 

Şiraz'daki Ayakkabıcılar Çarşısı'nda bulunan evinde vefat etti.