Melez kollarını sardın belime
Paslı kelepçeni vurdun elime
Çapraz makasını serdin dilime
Bu defa canıma tak dedin, gurbet!
Yolların dikenli bir uçtan... uca
Serptin küllerimi avuç avuca
Gözlerim dolup da sarhoş olunca
Soydun ayağımı, çık dedin, gurbet!
Sıktım dişlerimi, yola koyuldum
Hırpalandım, tırmalandım, soyuldum
Harabeler içi, bir duvar buldum
Yaslanayım derken, çek dedin, gurbet!
Bir kamçı salladın yalın yaraya
Tekmeledin beni, attın sıraya
Yolumuz varınca kanlı dereye
Bir yudum su, dedim; yok dedin, gurbet!
Taktım dudağıma yırtarcasına
Yanan dişlerimi, boyadım kana
Islık ıslık gelen kara yılana
Kulağın tozundan sok dedin, gurbet!
Kement attın sürülere, dallara
Zehir kattın çiçeklere, ballara
Volkanlardan taşan şaşkın sellere
Al şu sersemi de yak dedin, gurbet!
Sinemde taşıdım duvar taşımı
Çamura işledim akan yaşımı
Atınca dibine yaslı başımı
Esen rüzgarlara yık dedin, gurbet!
Bir çukur gösterdin dar ve serseri
Toprağı kaynamış bir mezar yeri
Bir takoz getirdin uzun ve sivri
İşte mezar taşın, çak dedin gurbet!
Taşım dedim, öptüm yalarcasına
Atıldım çukura dalarcasına...
Doladın pençeni yalarcasına
Çektin saçlarımdan, çık dedin, gurbet!
Osman Zeki Soyyiğit