Kaf dağı, genellikle masallarda yer alan, dünyayı çevrelediğine inanılan, arkasında cinlerin, perilerin bulunduğu varsayılan, zümrütten yapılmış bir yerdir.
Fars mitolojisine ait Zümrüd-ü Anka kuşunun bu dağda yaşadığı düşünüldüğünde Kaf dağının aynı kültüre ait bir efsane dağ olduğu anlaşılabilir.
İnanca göre dünyanın çevresi gemilerin geçemediği, kıyıları görülemeyen karanlık bir su kütlesi olan Bahr-i Muhit ile kaplıdır.
Buna göre bu su kütlesinden sonra da her şeyi bir kuşak gibi çevreleyen Kaf Dağı gelir.
Kaf Dağı yeşil zümrüttendir ve gökyüzünün rengi onun yansımasından gelir.
Bir başka kaynakta da Kaf Dağının zümrütten bir kayaya dayandığı, "el-Veted" denen bu kayanın, Allah tarafından kendi kendine duramayan dünyaya bir destek olmak üzere yaratıldığı belirtilir.
İnsanların aşmasına imkan olmayan Kaf Dağına dünyanın sonu gözüyle bakılır.
Bu dağ, görünen ve görünmeyen dünyalar arasındaki sınırdır.
Zümrüd-ü Anka'ya İranlılar Simurg diye de adlandırır.
Bu kuşun, dağın tepesinde köşke benzer bir yuvada yaşadığı, insanlar gibi düşünüp konuştuğu,
çok geniş bir bilgi ve hünere sahip olduğu,
kendisine başvuran hükümdar ve kahramanlara akıl hocalığı yaptığı ileri sürülmektedir.
Kaf suresi bu dağla ilişkilendirilir.
Kaf Dağı Tasavvuf'da kanaati temsil eder.
Orada kanaatin sonsuz ikliminde yaşayan Simurgun istiğnası, yani dünyaya yahut dünyalığa ihtiyaç duymayıp iltifat etmemesi, örnek alınacak büyüklüktedir.
İsrailiyat etkisi ile yazıldığı düşünülen rivayet ve tefsirlerde dağın yeri, büyüklüğü ve yapısı ile ilgili efsanevi anlatımlar bulunur.
Bu anlatımlardan birisi de Muhyiddin-i Arabi'ye aittir:
"Kaf, yerküreyi kuşatmış olan yeşil zeberced'den bir dağdır ve semanın etrafı onun üzerindedir; kökleri, dünyanın üzerinde durduğu kaya'ya ulaşır ve zelzelenin kaynağı bu dağdır."
***
Kaf Suresi:
Kaf Suresi, Kur'an'ın 50. suresidir ve 45 ayetten oluşur.
Sure ismini ilk ayetin başındaki Kaf harfinden alır. Sure mistik tefsirlerde Kafdağı ile bağlantılanır.
Kaf; rivayetlere göre Dünyayı çevreleyen yeşil zümrütten bir dağın adıdır ve sureye başlarken Allah bu dağın adına ve Kur'an üzerine yemin etmektedir.
"Allah'u Te'ala şu Arz'ın arkasından bir bahr-ı muhıyt yaratmıştır, sonra onun arkasından da Kaf denilen bir dağ yaratmıştır ki, dünya seması onun üzerinde dalgalanır."
''Allah, bir dağ yaratmıştır ki ona Kaf denilir. Bu dağ âlemi ıhata etmiştir ve onun kökleri Arz'ın üzerinde bulunduğu Kaya'ya uzanır…''
Kaf Suresinde paganların kendilerine gönderilen peygamberleri ve ölümden sonra dirilmeyi yalanladıklarından, Allah'ın kudretinden, Kainatı yaratan Allah için ölümden sonra diriltmenin kolay olacağından, Peygamberi yalanlayan bazı kavimlerden, Ahiret hayatından, Allah'ın emirlerine uyanlara verilecek nimetlerden bahsedilir.
13.Yüzyıl mutasavvıflarından Ferüddin Attar, "Kuşların Dili" adlı alegorik eserinde mistik bir öykü anlatır;
Dünyadaki bütün kuşlar bir araya toplanarak kendilerine bir kral seçmek isterler.
Hepsinin ortak arzusu, "Simurg" diye adlandırılan efsanevi kuşu kendilerine kral seçmektir.
Bu amaçla, hep birlikte, Tanrı'nın sembolü olan Simurg'un yaşadığı Kaf Dağı'nın ardına ulaşmak için yola çıkarlar.
Yolları, uzun ve yıpratıcıdır.
Daha yolun başında yarısı ölür.
Kalanlar, yedi vadiden geçerek Kaf Dağı'nın ardına ulaşırlar.
Sayıları, otuza inmiştir. Tüyleri yolunmuş, kalpleri kırılmış, ruhları ve vücutları yanmıştır. Son geçitte onlara, "Eğer kendinizi ateşe atamıyorsanız, hayatınızı olmayacak şeyler için harcamayın" denildiğinde, "Pervane kendisini ateşten nasıl kurtarabilir ? Madem ki o ışığa özlem duymaktadır." diye yanıt verirler.
Ve bu yanıttan, daha doğrusu benlikten vazgeçişten sonra, Simurg'un yüzüne bakmaya hak kazanırlar. Simurg, karşılarındadır ve onlardan başka bir şey değildir. Bir başka deyişle, onlar ve Simurg tek bir varlıktır.
"Dağların Anası" olan Kaf Dağı, yeşil zümrüttendir.
Kaf Dağı'nın ardında ise, dünyayı kana ve ateşe boğacak olan, Yecüc ve Mecüc'ler yaşamaktaydılar. "İskender-i Zülkameyn", onları durdurmak için "Şeddi-i lskender"i inşa eder,.
Bu olay, Kur'an-ı Kerim'in Kehf suresinde şöyle yer alır;
"Bana demir parçaları getirin.
İki dağ yanının arası dolunca, o dedi ki;
''Üfleyin'', onlar, onu bir ateş haline koyunca dedi ki; ''Bana erişmiş bakır getirin, onun üstüne dökeyim! Böylece onların onu aşmağa güçleri yetmedi ve onu delemediler. " (Kehf; 96-97)