Kutadgu Bilig, Günümüz Türkçesiyle; 

Mutluluk Veren Bilgi. 

11. yüzyıl Karahanlı Uygur Türklerinden Yusuf Has Hacib'in Doğu Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han Ebu Ali Hasan bin Süleyman Arslan'a atfen yazdığı ve takdim ettiği Türkçe eserdir. 

Hükümdar, bu eserden dolayı Balasagunlu Yusuf'a Has Haciplik ''Teşrifat Nazırlığı'' unvanını vermiştir.

Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin diye bu esere Kutadgu Bilig adını verdiğini söyleyen Yusuf Has Hacip, ''saadet veren bilgi'' anlamındaki bu eşsiz eseri, 1069-1070 yıllarında kaleme almıştır.

Kutadgu Bilig, her iki Dünya'da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek maksadıyla yazılmıştır. 

Yusuf Has Hacib'e göre, öteki Dünya'yı kazanmak için bu Dünya'dan el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. 

Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; 

oysa başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. 

Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, 

bir kimseyi, hem bu Dünya'da hem de öteki Dünya'da mutlu kılacaktır.

Yusuf Has Hacib, bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. 

Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; 

ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. 

Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. 

Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. 

Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; 

astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. 

Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. 

Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

Yusuf Has Hacib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. 

Aritmetik ve cebir, insanı kemale ulaştırır; 

toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. 

Her şey hesaba dayanır.

Eser mesnevi nazım şekliyle ve İranlılara ait ünlü destan Şehname'nin de vezni olan fa'ülün fa'ulün-fa'ûlün-fa'ul aruz kalıbıyla yazılmıştır. 

6645 beyit olan bu eserde, Türk geleneğine bağlılığın bir göstergesi olması amacıyla milli veznimizle kaleme alınmış 173 tane de dörtlüğe yer verilmiştir. 

Sembolik şahısların konuşmalarıyla esere tiyatro havası kazandırılmıştır. Hükümdar Kün-Toğdı 

''kanun ve adaleti'', vezir Ay Toldı ''saadeti'', vezirin oğlu Ögdilmiş ''aklı'', vezirin kardeşi Odgurmış ise ''akıbeti, hayatın sonunu'' temsil eder. 

Bu dört şahıs konuşmalarıyla devlet yönetimi, hükümdarların sorumlukları, ahlak, erdem ve akıl gibi kavramlar hakkında bilgi vermişlerdir. 

Eserin bireyi ulaştırmak istediği asıl seviye 

''Kamil insan'' seviyesidir.

Bu eserin biri Fergana, biri Kahire, biri de Viyana'da bulunan üç yazma nüshası vardır.

Genel Özellikleri:

11. yüzyılda Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır.

İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseridir.

Mesnevi tarzında yazılan ilk eserdir.

Aruz ölçüsüyle yazılan ilk eserdir.

Siyasetname türünün ilk eseridir.

Türk dilinin Hakaniye ''Çağatay'' lehçesi ile yazılmıştır.

***

Kutadgu Bilig'den:

Günümüz Türkçesiyle:

''Sözümü söyledim ben kitabı yazdım

Uzanıp iki dünyayı tutan bir eldir

Kitabın adını koydum Kutadgu Bilig

Kutlu olsun okuyana, elini tutsun

Kişi iki dünyayı kutla tutarsa,

Kutlanmış olur, bu sözüm doğru, bütündür

Önce Kün-Togdı beyden söze başladım.

Yorarak açıklayım, ey iyi kişi!''

***

Kutadgu Bilig'den seçmeler:

Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. 

İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. 

İnsan sözünü dil ile söyler; 

sözü iyi olursa, yüzü parlar.

Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası kendinden daha candan birini bulamazsın.

Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; 

az ye fakat helal ye!

Bak doğan ölür; 

ondan eser olarak söz kalır; 

sözünü iyi söyle! Ölümsüz olursun.

Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.

Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. 

Oradan çıkınca beylerin başında tuğ tokası olur.