Mısırda bir derviş vardı. Eskiler giyerdi. Bir hayli zamandan beri sükutu ile meşhur olmuştu.
Yakın ve uzak yerlerden bir çok akıllı insanlar bunu ziyarete gelir ve ışık arayan pervaneler gibi onun etrafında döner, dolaşırlardı.
Bu adam bir gece kendi kendine şöyle düşündü: '' Her insan kendi dilinin altında gizlidir.Neden susuyorsun? Konuşmazsan benim malumatlı olduğumu kim ne bilecek?
Düşündüğünü tatbike konularak şununla bununla konuşmamaya başladı. İşte o zaman dost, düşman herkes onun ne mal olduğunu öğrendiler.
Anladılar ki Mısırın en cahil adamı bu derviştir. Mahiyetinin bu suretle meydana çıkması üzerine durumu kötüleşti, huzuru, rahatı kaçtı ve Mısırdan çıkıp başka bir yere göç etmek zorunda kaldı. Giderken de o zamana kadar barındığı mescidin kemerine şu yazıyı yazdı:
''Aynada kendimi görmüş olsaydım cahillikle perdeyi yıramazdım. Kendimi güzel sanarak üzerimdeki perdeyi kaldırdım, fakat fakat ne kadar çirkin olduğum meydana çıktı''.
Arkadaş! Az konuşanın sesi gür olur. Çok konuştum sözünün değeri kalmaz; kendinde kıymetten düşersin. İşte o zaman kaçmaktan başka çaren yoktur. Ey alim! Susmak sana vakar verir. Ey cahil! Susmak sana perde olur. Alim isen muhabbeti elden bırakma. Cahil isen perdeni yırtma.
Gönlünde olanı ne zaman olsa söylemen kabildir. Bu bakımdan söyle acele etme içindekini hemen ortaya dökme. Çünkü sır bir kere açığa vuruldu mu ne kadar çalışırsan onu tekrar onu tekrar gizleyemezsin.Kalem padişahın sırrını ne güzel gizler.Başı bıçakla kesilmedikçe bir kelime söylemez.
İnsanoğlu konuşur, hayvanlar konuşmaz. saçma sapan konuşanlar, ise, hayvanlardan da aşağıdır.
İnsani insan gibi konuşmalı. Yoksa hayvan gibi susması daha iyidir. Söz ve akıl insanı insan eden vasıflarındandır. Öyle ise tuti bir cins papağan gibi tatlı tatlı konuş; Fakat onun gibi cahil olma. (Şeyh Sadi Şirazi)