Hz. Peygamber edebiyat şiir, kelimelerini yan yana getirdiğimizde ilk akla gelecek şey na'tlardır. 
Hâlbuki edebiyatımızda Hz. Peygamber'le ilgili çok sayıda dinî nazım türleri bulunmaktadır. Divan Edebiyatı olarak bilinen Eski Türk Edebiyatı dini referans alır. 
Bu biraz da dinî hükümlerin geçerli olduğu yaşanan bir hayattan kaynaklanmaktadır. 

Eski edebiyatımızda edebî dediğimiz eserlerde şiir ve hikâye olmak üzere iki ana damar vardır. 
Bunlardan ilkiyle her türlü konuda eserler verilmiştir.
Divan ve mesnevîlerinin baş kısmında Tevhid, Münacât ve Na'tlara yer veren ve bunu bir gelenek haline getiren şairlerimiz, Hz. Peygamber'in hayatının her safhasını da ayrı birer edebî tür olarak işlemişlerdir. 

Mevlidler, Siyerler, Mîrâciyeler, Mucizenâmeler, Hilyeler¸ Kırk ve Yüz Hadisler gibi daha birçok konu edebiyatımızın manzum dinî konuları arasında önemli bir yere sahiptirler. 
Oldukça çok rağbet edilen şey, anlamına gelen Regâib kelimesi¸ edebiyatımızda Regâib gecesi için yazılan şiirler söz konusu olduğunda Regâibiyye olarak karşımıza çıkar. 
Üç aylardan ilki olan Recep ayının ilk Cuma gecesine tesadüf eden ve kandil olarak Müslümanlar arasında kutlanılan bu gece, yaygın bir kanaatle Hz. Peygamber'in anne karnına düştüğü gece olarak bilinmektedir.

Üsküdarlı Sâfî'ye göre ''Leyle-i Regâib'' ismini taşıyan bu şiir altışar mısralı dörder bendden oluşmaktadır. Bir terkîb-i bend olan bu şiirde Hz. Peygamber'in anne karnına düşüşü ve Hz. Peygamber'in bazı vasıfları anlatılmaktadır.

İlk bendde Regâib gecesinde tek ve eşsiz bir inci olan Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü ve Cebrâil'in ''bu gecenin çok şeylere gebe'' olduğunu ilan ettiği anlatıldıktan sonra ümit şafağının âlemleri bürüyüp cihandaki herkesin onu beklemeye başladığını söylemektedir.
***
''Düşdü sadef-i rahme bu şeb ol dür-i yektâ
Cibrîl nidâ etti ki el-leyletü hublâ
Ümmîd tulûı bürüdü kevn ü mekânı
A'yân-ı cihân muntazırı oldu ser-â-pâ
Hak eyledi ol nüsha-ı kübrâya riâyet
Kondu bu gece mahfazaya âyet-i rahmet''
Şiirin ikinci bendinde Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü bu gecenin kıymetinden bahsedilmektedir. 
''Olsun bu gece şu'le-feşân gökde sitâre
Dönsün bu gece meş'aleye yerde minâre
Zîrâ bu mübârek gece olmaz müteşâbih
Sâir geceye belki umûmuyla nehâra
Geldi bu gece müjde-i ikbâl-i saâdet
Oldu bu gece mebde-i sad-fecr-i selâmet''
Şair¸ Hz. Peygamber'in vasıflarından bahsederek sorusuna cevabı yine kendisi verir: ''Doğacak olan¸ Ahmed ve Mahmûd isimlerinin sahibi¸ tüm kâinatın yaratılış sebebi¸ bütün peygamberlerin serdarı ve Allah'ın en sevgili Peygamberi'dir.''
''Kimdi olacak zîver-i gehvâre-i maksûd
Kimdi olacak devlet ü ikbâl ile meşhûd
Ol zât-ı mükerremdi ki elkâb-ı güzîni
Serdâr-ı kirâme-i rusül Ahmed ü Mahmûd
Mûcib-i tekevvünü bütün arz u semânın
En sevgili peygamber-i zî-şân-ı Hudâ'nın''