Künyesi Ebü'l-Hasen olan Ali bin Abbas el-Ehvezi,
10. Yüzyılda yetişmiş meşhur Müslüman tıp alimidir. İran'da Cündişapur'un güneybatısındaki Ehvez'de doğmuştur.
Ali bin Abbas'ın hayatı hakkında çok fazla bilgiye sahip olmasak da elimizdeki bu kısıtlı bilgilerle bile onun, tıp alanında haklı bir üne sahip olduğunu öğrenebiliriz.
Ali bin Abbas, Avrupa'nın ve Latinlerin yakından tanıdığı ilk Müslüman doktorlardandır.
Tıp alanında, Yunanlıların dahi bilmedikleri pek çok tıbbi keşifler yapan doktor, tecrübe ve deneylerini birleştiren kabiliyetli bir cerrahtı.
Avrupa'da Haly Abbas adıyla tanınan Ali bin Abbas, özellikle eseri; ''El-kitab-ül meliki'' ile ünlenmiştir.
Ali bin Abbas'ın adı, İbn-i Sina, Er-Razi, İbni Zuhr, Ebu-l Kasım'' gibi Müslüman doktorlarla birlikte anılır.
Öyle ki bilindiği gibi bu doktorlar yüzyıllarca Avrupa'ya tıbbi ve doktorluğu öğretmiş, eserleri Avrupa'daki tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Ali bin Abbas, herşeyden önce iyi bir cerrah olmuştur.
Ali bin Abbas'ın tıbbi görüş ve metotlarının ağırlık noktasını, bugün hıfzı sıhha olarak adlandırılan sağlığın korunması amacıyla yapılan araştırmaları kapsayan çalışmalar oluşturmuştur.
Eserlerinde; sağlığın korunması konusunda en etkili yöntemin, ölçülü ve sadece ihtiyaç kadar gıda almak ve spor yapmak olduğunu ifade etmiştir.
Özellikle yemekten önce yapılan sporun çok faydalı olduğunu söylemiştir.
Uzun yıllar boyunca İslam dünyasında cerrah olmak isteyen tıp öğrencilerine ilk sorulan sorulardan biri Ali bin Abbas'ın anatomi ve cerrahi kitaplarıydı.
Bunları bilmeyen cerrah olamazdı.
Özellikle kırık çıkık tedavisi, taş, bademcik ve katarakt, bir uzvun kesilmesiyle ilgili konular bu soruların sadece bir bölümünü teşkil ediyordu.
Böylece o, iyileştirinceye kadar yara tedavi edebilir, kan alabilir, emoriot kesebilir, diş çekebilir, sünnet yapabilir Yalnız o,
bundan sonra üstlerine, bilgili ve tecrübeli öğretmenlerine danışmayı ihmal etmeyecektir.
Zaten ünlü eserini yazmadaki asıl amaçlarından biri de bu hataları ortaya çıkarmak, yazılı hale getirmekti.
Yunan tıbbını inceleyen Abbas, onlardaki hatalı ya da eksik noktaları tespit edip düzeltmiş ve İslam tıbbıyla birleştirmiş değerli bir Müslüman bilginidir.
Ünlü Müslüman cerrah ayrıca epilepsi adı verilen sara hastalığım da incelemiş ve en ince ayrıntılarına kadar tetkik etmiştir.
Vardığı bilimsel sonuçlar, yüzyıllarca tıp dünyasına yol göstermiştir.
Hatta Çağlar boyunca yapılan tarihi araştırmalar neticesinde bu hastalık üzerinde en ayrıntılı ve çağına göre en sağlam bilgileri Ali bin Abbas vermiştir.
Arap Yarımadası'nda görülen bazı göz hastalıkları üzerinde de araştırmalar yapan doktor,
bu alanda önemli tedavi yöntemleri bulmuştur.
Kılcal damar sistemini de keşfeden ve bu konuda son derece sağlam ve tutarlı görüşler öne süren doktorun bu ve benzeri başka keşiflerini Batılı bazı bilim adamları, kendilerine mal ederek, insanlığı asırlar boyunca aldatmışlardır.
Ayrıca atar ve toplar damarlar arasında kılcal damarlar şebekesinin varlığından da bahsetmiştir.
Hipokrat'tan itibaren tüm doktorların iddia ettiği; çocuğun kendi hareketleri ile ana rahminden dünyaya geldiği görüşünü yıkarak aksine doğumun rahimdeki kasların kasılıp gerilmesi ile meydana geldiğini keşfetmiştir.
Kendine has cerrahi metodlarla, hemen hemen bütün insan uzuvlarını ameliyata tabi tutan Abbas, kırık kemiklerin yeniden kaynamasını sağlayıp,
çıkıkların yerine oturtulup tedavi edilmesini de büyük bir beceri ve ustalıkla uygulamayı başarmıştır.
Abbas bunun yanı sıra çoğu insan tarafından bilinmemesine rağmen alt karın bölgesi kanserleri hakkında yazılar yazmış hatta kanser ameliyatları da yapmıştır.
Tümörün organdan tamamen ayrılmasına çalışılmalı, köklerinden geride bir şey kalmaması için tümörden muayyen bir mesafe uzaklaşacak şekilde etrafı kesilmeli ve temizlenmelidir.
Ali bin Abbas, günümüzde olduğu gibi,
ameliyat esnasında yanında asistanlarını bulundururdu.
Yardımcı asistanlardan biri haşhaş,
ban otu ve vik sürülmüş markos süngerini ıslatıp hastanın burnu önünde tutarken ''narkoz'',
bir diğeri hastanın kalp atışlarını kontrol eder,
üçüncüsü ise, müdahalede bulunurdu.
Şimdi tümörü, sardığı dokudan ayırabilmek için yavaşça ve itinayla kes.
Herhangi bir damarın yaralanmasına ve sinirin kesilmemesine dikkat et.
Operasyon bir damara rastlarsa, kanamanın ameliyat sahasını kaplamaması için, damarı dikkatle bağla.
Şimdi tümörü, sardığı dokudan ayırabilmek için yavaşça ve itinayla kes.
Herhangi bir damarın yaralanmasına ve sinirin kesilmemesine dikkat et.
Operasyon bir damara rastlarsa,
kanamanın ameliyat sahasını kaplamaması için, damarı dikkatle bağla.
Kendini doğru ve tam bir itinayla çalışmaya ver.
Tümörü kesip alınca,
küçük bazı kısımların içeride kalıp kalmadığını araştırmak için, parmağını içeriye sok ve yokla.
Böyle bir hal varsa onları dikkatle bertaraf et.
Bugün yapılan kanser ameliyatlarıyla birebir aynı olan bu tarif günümüzden bin yıl önce yaşamış bu doktorun ne kadar değerli bir tıp bilgini olduğunu anlamamız açısından son derece önemli bir delildir. Ayrıca Müslüman alimlerin ve bilginlerin diğer bilim dallarında olduğu gibi tıpta da Avrupa'ya örnek olduklarını göstermektedir.