Hasan-ı Basri, Tabiinin büyüklerinden. 

Zahid, muhaddis, fakih ve müfessir.

Adı, Ebu Said el-Hasan b. Ebi'l-Hasan Yesar 

el-Basridir. 

Babası Yesar, Irak'ın bir kasabası olan Meysanlıdır. 

Yesar, Meysan'ın fethedilmesi sırasında esir düşmüş ve buradan efendisinin kendisini azad ettiği, 

daha sonra da Hasan-ı Basri'nin annesi Hayra ile evlendiği Medine'ye götürülmüştür. 

İşte, Hasan-ı Basri, burada Hazreti Ömer'in halifeliğinin son ikinci yılı olan Hicri 21 senesinde doğmuştur.

Annesi Hayra, Peygamberimizin hanımı Ümmü Seleme'ye hizmette bulunmuştur. 

Bu arada, Ümmü Seleme'nin Hasan'ı emzirdiği ve ondaki hikmet ve belagatın bundan dolayı olduğu söylenir. 

Ayrıca, Ümmü Seleme'nin, kendisini Ömer'e götürdüğü ve onun için şöyle dua ettiği de rivayetler arasındadır; "Ya Rabbi, onu dinde fakih kıl ve insanlara sevdir.'' (İbn Sa'd).

Hasan, Vadi'l-Kura'da büyümüş ve çocukluğu orada geçmiştir. 

Gençliğinde Doğu İran'ın fethine katılmış, 

bundan kısa bir müddet sonra, 

Horasan valisi Rebi' b. Ziyad'ın katipliğinde bulunmuştur. 

Bundan sonraki hayatının geri kalanını çoğunlukla Basra'da geçirmiştir. 

En son vefat edenleriyle birlikte üç yüz sahabe ile görüştüğü rivayet edilir. 

Bu bakımdan tabiinin önde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zühd ve takvası ile meşhurdur. 

Ebu Talib Mekki, Hasan-ı Basri'nin tasavvuf yolunda imamları olduğunu söylemiştir. 

Enes b. Malik, kendisine bir mesele sorulduğunda, onun Hasan-i Basri'ye de sorulmasını, 

onun derin ilim sahibi olduğunu söylerdi. 

(İbni Sa'd).

İnsan da bir irade hürriyetinin mevcudiyetini, 

buna bağlı olarak da hayır ve şerrin işlenmesinde kişinin tamamen hür olduğunu kabul eden zühd ve takva önderi Hasan-ı Basri, perşembe akşamı vefat etmiş ve cuma günü defnedilmiştir.

Halkın cenazesine katılması muhteşem olmuş ve rivayete göre o gün camide ikindi namazı kılınamamıştır. 

(Hasan el-Basri ve Kelami Görüşleri).

Hasan-ı Basri'nin çeşitli konulardaki görüşlerini şöylece özetleyebiliriz;

Hasan-ı Basri, "Allah, mahlukatı ve tabiatı yarattı. 

Her şey yaratılışına uygun olarak hareket eder" demekle kadere inancını açıklayıp, 

Kaderiyye gibi düşünmediğini belirtir ve günahkar mü'minin, münafık olmadığını söyler.''

İbadet hayatında bütün kaide ve emirlerin sıkı sıkıya tatbik edilmesini ister. 

Nifak ve riyaya şiddetle düşman olup, amelde ihlasın bulunması gerektiğini söyler. 

"Biz insanin dindarlığını sözleriyle değil, fiiliyatıyla anlarız" diyerek de uygulamaya önem verdiğini belirtir.

O'nu da "eski"ye özlem içinde görmekteyiz. 

"Eskiden dünya ehli fani mallarını, 

ilimleri için alimlere sarfediyorlardı. 

Bugün alimler, ilimlerini ehl-i dünyanın menfaati, onların fani malları için kullanıyorlar. 

Dünya ehli mallarıyla, alimlerden yüz çevirdi ve onların ilimlerinden mahrum kaldı. 

Çünkü alimlerin verdiği hükümlerde talihsiz sonlarını gördüler" der.

Gerçek fakihin, takva sahibi olduğunu, 

kimseden himmet beklemediğini, kimseye hakaret nazarıyla bakmadığını, ilmine karşılık bir dal bile beklemediğini, çeşitli sözlerinde belirtmektedir.

Hasan-ı Basrinin zühd anlayışı, tefekkür, 

nefs muhasebesi, dünyadan uzaklaşma ve Allah aşkına dayanmaktadır. 

"Tefekkür, sana iyi ve kötü fiillerini gösteren bir aynadır";

"Mü'min, daima nefsinin hakimidir. 

Onu Allah için inceler. 

Dünyada nefsini murakabe edenlerin hesabı, 

ahirette kolay olacaktır. 

Kendilerini murakabe ve muhasebe etmeyenlerin hesabi da zor olacaktır" dediği bilinmektedir.

O, karsısındakileri eğitmek için sorular sorar, gerçekleri bizzat kendilerinin bulmasını isterdi. 

Hasan-ı Basri, hüzünlü olmayı kendine şiar edinen bir sufi olarak temayüz etmiştir. 

Hüznü savunan bir sözünde "uzun hüzün, iyi amellerin kaynağıdır," demektedir. 

"Yaptıklarının cezası olarak, bundan böyle az gülsünler, çok ağlasınlar", (Tevbe; 9/82) 

ayetinin işaret ettiği emir çerçevesinde fazla gülmemeyi öğütler, fazla gülmenin kalbi öldürdüğünü söylerdi. 

Cennette Allah'ın zatinin ihatasız olarak görülebileceğini kabul eder. 

İyiliği emir kötülüğü nefyetmek kuralı, 

O'nun hareket noktasını oluşturmaktadır.

Tefsir ve hadiste tenkid edici fakat gerçekçi bir görüşe sahiptir. 

Müslümanların ibadetlerinde mevcut İsrailiyyat'ı biliyor ve onları bu yanlış inançlardan kurtarmak için, korkusuzca mücadelesini sürdürüyordu. 

Bunun yanında isyan etmeden, halifelere bile açıkça hatalarını söylemekle, cesaret örneğini göstermiştir. Haccac b. Yusuf'un zulmüne karşı, ona kafa tutmuştur. Ruhu şad olsun..

Hasan-ı basri hazretlerinin hayatının sonları Basrada geçtiği, orada vefat edip, 

orada defnedildiği de bilinmektedir.