Peygamber Efendimiz (sav) bir yolculuğu esnasında bir bahcede bağlı bir devenin inlediğin görünce, ona doğru yöneldi.
Şefatli elleriyle kulaklarını okşamaya başladağız hemen sakinleşti. Zavallı hayvanın aç kaldığını anlayan Peygamberimiz, '' kim bu devenin sahibi'' diye seslendi.
Ensardn bir genç '' O, benimdir, ey Allah'ın Resulü'' diyerek cevap verdi.
Bunun üzrerin Resulullah (sav) o gence döndü ve ''sana verdiği şu deve hakkında Allah'tan korkmuyormusun? diyerek sahibine hayvanların birer emanet
oldu unu ve onların haklarına riayet edilmesi gerektiğini hatırlattı.
Zira onlar olmasaydı gökten yağmurlar inmezdi, buyurdu.
Hayvanlar Allah Te'ala'nın mülkünde olan istifade etmeleri için kullarının hizmetine sunduğu ve ancak merhametle muameleye izin verdiği birer emanettir.
Atalarımız, İslamın verdiği önemi o kadar iyi biliyorlardıki, kuş evleri hatta kuş sarayları yapmışlar, atlara gerektiğinden fazla yük taşıtılmasına ağır cezalar vermişlerdir.
Hatta vasiyetnamelerinde sokak hayvanlarının beslenmeleri için belli bir pay ayırmışlar, Leylekler . kediler, köpekler için vakıflar kurmuşlardır.
***
HADİS'İ ŞERİF:
Hiç bir kişi yoktur ki, bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün.(Nesai)
Hıristiyanların Meryem oğlu İsayı öğmekte aşırı gittikleri gibi sizde beni öğmede aşırılık göstermeyin.
Şüphesiz ki. ben Allah'ın kuluyum. O'nun için bana Allah'ın kulu ve Resulü deyin.(Buhari)
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz onun halini Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız, onun halini Allah'a ve peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibariyle en güzelidir.(Nisa; 4/59)