Bütün ibadetler bir tür zikirdir. 

Ancak asıl zikir, kalbin derinliklerine inen ve onu fetheden zikirdir. 

Bu zikrin sonucunda, kalp Yüce Allah'ı tanır,O'na bağlanır ve O'ndan başkasını aramaz. 

Sonu ölüm ve son durağı ahiret olan insan için en büyük hedef, Yüce Yaratıcısı'nın hoşnutluğuna ulaşmaktır. 

Böylece ebedi saadet yurdu cennete girmek ve Yüce Allah'ın cemalini görmektir. 

Yüce Allah'ın bir kulundan razı olması en büyük saadettir. 

Kalbin bitmeyen huzuru zikre bağlanmıştır: 

Zikir, bütün hayır kapılarının anahtarı yapılmıştır.

Zikirsiz Allah dostluğu mümkün değildir. 

Ancak asıl zikir, kalbin derinliklerine inen ve onu fetheden zikirdir. 

Bu zikrin sonucu kalbin Yüce Allah'ı tanıması, O'na bağlanması ve O'ndan başkasını aramamasıdır. Arifler bu hali gerçek hürriyyet olarak tarif etmişler, bütün şerefi onda görmüşler ve bir ömür boyu onu ele geçirmek için çalışmışlardır.

Kur'an ve Sünnet bizlere ısrarla zikri emretmektedir. Efendimiz, zikir meclislerini cennet bahçelerine benzetmiş ve herkesi bu bahçenin meyvelerini toplamaya davet etmiştir. 

(Tirmizi)

Zikir, vuslat yoludur. Zikir, kulu Yüce Rabbi'ne yaklaştırır. Zikir, insanın marifetini ve muhabbetini artırır, manevi derecesini yükseltir. 

İhlasla yapılan zikir, kul ile Rabbi arasındaki bütün perdeleri kaldırır, engelleri aştırır. 

Zikir, kulu Yüce Rabbi ile beraber eder. 

Kul Yüce Rabbini zikrettiği sürece, O da kulunu zikreder. ''Siz beni anın ki, ben de sizi anayım.'' (Bakara/152) ayeti bunu ifade eder. 

Arifler; ''Allah'ı zikretmenin bundan başka faydası olmasaydı bile, bu müjde zikrin şeref ve faziletini anlatmaya, insanı zikre koşturmaya yeterdi'' demişlerdir.

Zikir, kalbin cilasıdır, onu manevi kirlerden temizler, içindeki gafleti yok eder. 

Kalp, zikrin nurları ile aydınlanır ve parlar. 

Böylece hayat Allah sevgisiyle tatlanır.

Bakışı feyiz akıtır, gülüşü huzur verir. 

Her hali hayrı yansıtır. 

Büyük ariflerden İbrahim b. Ethem, bu zevki şöyle tarif eder:

''Yüce Rabbim kendisini seven ve çokça zikreden dostlarının kalbine öyle bir zevk koymuştur ki, eğer dünya sultanları bunun ne kadar tatlı olduğunu bilselerdi, onu ele geçirmek için bütün ordularıyla ariflerin kalbine hücum ederlerdi. 

Ancak Allah dostları onu gizlerler, sultanlar da ondan habersizdirler.''

Zindana atılsa saraydaki gibi rahat eder.

Zikir kalpteki imanı kuvvetlendirir, kalbe manevi hayat ve neşe verir, kalpten şek ve şüpheyi giderir, böylece insanın Allah'a teslimiyeti tam olur. 

Yakini artar, ihlası elde eder. 

O zaman ibadetler tatlı ve kolay olur. 

Zikir kalbi şeytanın vesvesesinden ve hakimiyetinden kurtarır. 

Zikir kötülüklere karşı en sağlam kaledir, insanı haramlardan kurtarır. 

Zikirle meşgul olan bir kalp ve dil, gıybet, yalan, laf taşıma, fitne yayma gibi haram ve boş işlere vakit bulamaz. 

Zikir bütün zamanlarda ve mekanlarda yapılabilir. 

Zikir kalbin kapılarını açar. 

Allah'u Te'ala'nın kainattaki tecellilerini ve sanatını seyreder. Böylece Yüce Allah'a imanı ve muhabbeti artar. 

Zikir insana rahmet kapılarını açar: 

Kul Yüce Rabbi'ni zikrettiği sürece O'nun nazarı ve rahmeti altında bulunur. 

Zikir kula semanın kapılarını açar. 

Melekler zikredenlerin meclisine gelir, onların affı için Allah'a yalvarır. Zikreden kimseyi, Allah'u Te'ala kendi katındaki melekler arasında zikreder, melekler onu tanır ve kendisiyle dost olurlar. 

Zikir insana cennet kapılarını açar.  

Zikir mahşer günü zafer biletidir. 

Zikir insanı en büyük felaket olan cehennem ateşinden korur. 

Efendimiz, insanı ateşten kurtaracak en güzel amelin zikir olduğunu beyan etmiştir (Tirmizi). 

Zikre ait bu müjdeler herkes içindir. 

Erkek kadın, genç ihtiyar, fakir zengin herkes bu nimetlere davet edilmiştir. 

Kul kalbi ve dili ile ne kadar zikir çeker ve buna devam ederse, o derece ilahi ikram ve müjdelere ulaşır.

Allah'u Te'ala'yı zikir kalbin hayatıdır, tadıdır, ilacıdır, gıdasıdır. 

Zikirsiz kalp, hastalanır, kararır, katılaşır ve sonunda ölür.