Mevlana, Türk tasavvuf hayatının önemli sufisidir...
Yaşadığı devrin birtakım sosyal ve siyasi karışıklıkları karşısında Mevlana her zaman huzur ve sükunetin temsilcisi olmuş, halka ümit ve güven telkin etmiştir. Eserleri incelendiğinde de herkese kucak açan,
bu kuşatıcı bakış açısı görülmektedir.
Mevlana ve Aşk;
Kelime olarak aşk, sarmaşık demektir.
Bir nesnenin bir nesneyi sarmasıdır.
Maşuk da aşıkını sarmaşık gibi saracaktır.
Bu sarış, aşığın maşukta yok olmasıyla son bulacaktır.
Sarmaşık nasıl sarıldığı yeri kaplarsa, aşk da girdiği kalbi, daha doğrusu kalpten başlayarak insanın bütün vücudunu sarar.
Aşk, her durum ve haliyle kişiyi hakikate erdirir. Sevmenin ne olduğunu öğretir.
Kudsi bir hadis'te ifade edilen bir beyanda Allah;
''Hz. Peygamber (s.a.v)'e;
"Sen olmasan, sen olmasan;
bu gökleri yaratmazdım," buyurur.
Hz. Muhammed (s.a.v), Allah'ın en sevgili kuludur. Kainatın mayasının aşk olduğunu söyleyebiliriz.
Tasavvufta "kesbi" olarak nitelenen bu sevgi;
mecazi veya beşeri aşk değil, "İlahi aşk'tır.''
Mevlana, tasavvufu şöyle anlatır;
"Tasavvuf aşk ve vecdle ilahi vuslata erişmektir.
Can ve beka alemidir."
"Aşk ve vecd ile ilahi vuslata ermek" yani bu tanıma göre tasavvuf, seven ile sevilenin birleşerek tek vücut haline gelmesidir.
Tasavvufun özü aşktır.
Tasavvufi manada aşk, coşkunlukla Hakk'a ulaşmak olarak tanımlamıştır.
Mevlana, "Aşk deliliktir, biz delinin delisiyiz," der. Aşk duygusu o kadar ulvi bir duygudur ki fani varlık karşısında duyulan, hissedilen her şey bu merhalede teslimiyete ulaşacaktır.
Artık kişi hakiki varlık karşısında sonunun mutlu bir şekilde biteceğini ümit ederek ilahi aşk yolunda yürümeye başlayacaktır.
Yani Allah celle celalühün tecellisi olan kul, kendi benliğinden sıyrılıp mutlak hakikatle birleşecektir.
Birisi geldi sevgilisinin kapı tokmağına dokundu. Sevgilisi; "kapıdaki kim?" diye bağırdı.
Adam "A gönüller alan, kapıdaki sensin!" dedi. Sevgilisi "Mademki bensin gel içeri gir;
zira ev dar, iki kişi sığmıyor" dedi.
Mevlana bu birlikteliği şu şekilde özetler;
"Senin gözün gönlüme göz olunca bu görmeyen gönül göz kesildi. Gözün ta kendisi oldu."
Mevlana; "Yedinci kat göğün üstüne çıkmak istiyorsan aşk, bir güzel merdivendir a oğul!" derken bu hakikate işaret eder.
Allah katında aşkın değeri çok üstündür.
Mevlana;
"Kıyamette namazları, oruçları, sadakaları getirip teraziye koyarlar.
Fakat aşk teraziye sığmaz.
Bu yüzden asıl olan aşktır " der.
Ayrıca herkesi aşık olmaya davet ederek,
"Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!" diyerek aşka meyli olmayanlara acımaktadır.
Aşk yolunun peygamber yolu olduğunu belirten Mevlana; "Aşksız yaşama ki, ölü olmayasın;
aşkla öl ki diri olasın." sözleriyle aşkın kişiyi ölümsüzleştirdiğini ifade eder.
Gerçek aşka ulaşanlar geçici aşklara meyletmezler. Hakiki aşk kalpteki diğer sevgilerin tamamını yok edecektir. Nitekim Kur'an'da;
"Allah, hiçbir adamın içinde iki kalb yaratmamıştır." mealindeki ayetle de hakiki aşkta, kalbin mutlak sevgiliyle dopdolu olması gerektiği anlatılır.
Her güzelliğin kaynağını aşka bağlayan Mevlana;
"Aşk olmayınca neşe ve sevinç artmaz.
Aşksız olursa en güzel vücut bile salınamaz. Buluttan denize yüz damla düşer ama aşk harekete gelmedikçe hiçbiri sedefte inci olamaz. Dünyanın her parçası aşktır.''
Eğer gökyüzü aşık olmasaydı göğsü gönlü böyle saf lekesiz olur muydu?
Eğer güneş de aşık olmasaydı onun yüzünde bir parıltı bu ışık olur muydu?
Yeryüzü ve dağ aşık olmasalardı her ikisinin gönlünden bir ot bile bitmezdi.
Eğer deniz aşktan habersiz olsaydı böyle dalgalanabilir miydi?
Elbet bir yerde donar kalırdı."
Aşk yüreklere hayat verir.
Aşk atına bin, artık yolu düşünme çünkü aşk atı pek rahvandır.
Aşkın bedeli sevgili uğruna canını verebilmektir. Mevlana, "Aşka tutulan can derdine düşmez" der.
Mevlana, aşık olmayı bir imtiyaz, ilahi bir lütuf olarak görür ve "gerçek bir cana aşka düşmekten kurtuluş yoktur" der.
Fihimafih adlı eserinde de bu konuya işaretle şöyle der:
"Vücudumuz Meryem gibidir.
Bizim herbirimizin içinde bir İsa vardır.
Aşk ızdırabıyla büyük acılar bizde zuhur ederse o zaman İsamız doğacaktır."
İfade edildiği gibi insan, aşkın tecellilerini,
Rahmani esintileri beklemeli, buna hazırlanmalıdır.