Zekatın lugat manası; "Temizlik, artmak, övmek, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak'tır.''

Zekat; verenin ruhunda temizlik ve malında berekete sebep olduğu için, lugat manası ile istılahi manası arasında bir sebebiyet rabıtası bulunmaktadır.

İslam'ın beş şartı içinde yer alan ve temel ibadetlerden sırf malı olana örnek teşkil eden zekat; iktisadi, içtimai, hukuki yönleri olan bir İslam müessesedir. 

İslam'da daha Mekke devrinde Kur'an, fakirlik meselesine eğilmiş, yoksulları doyurmayı, gözetmeyi, onlara giyecek ve mesken teminini teşvik etmiş, ilgilenmeyenleri uhrevi ceza ile tehdid eylemiştir.  

Cibril hadisi diye bilinen meşhur hadiste 

Hz. Peygamber (sav), İslam nedir sorusuna; 

"İslam; Allah'tan başka mabud olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi bulunduğuna şahitlik etmen, namaz kılman, zekatı vermen, 

Ramazanı tutman, yoluna gücün yeterse Hacc etmendir" cevabını vermiştir. 

Zekat ile mükellef olanlar:

Hür, aklı başında ve ergenlik çağına ulaşmış her müslümanın zekat ödemekle mükelleftir. 

Zekatın ictimai, iktisadi, siyasi yönleri yanında önemli bir vasfı da dini bir ibadet olması, İslamın beş direğinden birini teşkil etmesidir.

Mükellefiyetin Şartları:

Yukarıda zikredilen ayetler zekatın maldan alınacağını, altın, gümüş, hayvan, maden, zirai mahsul, ticari kazançların bu mallar cümlesinden bulunduğunu ifade etmiş olmakla beraber, bütün zekata tabi malları saymadığı gibi, asgari matrahı, ödenecek miktarları ve gerekli şartları açıklamamış, bunları sünnet kaynağına bırakmıştır. 

***

Şer'i vergiler:

Osmanlı Devleti'nde Tekalif-i Şer'iyyenin temelini teşkil eden vergilerin tarh, cibayet vs. gibi hükümleri, fıkıh kitaplarında tafsilatlı bir şekilde anlatıldıkları gibiydi. 

Bununla beraber farklı din, dil ve milliyetlere mensup kimseleri sınırları içinde barındırdığı için, tekalif-i şer'iyye bölümüne dahil vergilerin isim ve çeşitleri de farklı olagelmişlerdir. 

Bu bakımdan Zekat; Öşür, Cizye ve Haraç gibi temel vergilerden başka bunların kısımları olarak seksen kadar vergi kalemi bulunmaktaydı.

Zekat, İslam'ın beş esas şartından birini teşkil etmektedir. 

İslam hukukuna göre zekat, bir ihsan veya basit bir sadaka değildir. 

O, devlet ve toplumun fert üzerindeki hakkıdır.

Devlet, zekat verip vermeme hususunda mükellefi serbest bırakmaz. 

Onu, amilleri vasıtasıyla toplamak ve yerine sarf etmek zorundadır. 

Belli şartları taşıyan her Müslümanın vermekle mükellef olduğu zekat, Osmanlı Devleti'nde diğer Müslüman devletlerde olduğu gibi uygulanıyordu.

***

Günümüzde zekat müessesesi olmadığı için de bazı zenginler bu duyguyu kaybetmiş, bazıları da nereye ve nekadar vereceğini bilmemekte veya verilen zekatın, gerçek fakirlere ulaşıp ulaşmadığı endişesi vardır.

Bugün Türkiyedeki zenginler tam manada zekatlarını verseler, Türkiye de fakir diye bir kişi dahi kalmaz.

Bazı zenginler, holdingler, vakıf müesseseleri kurarak, fakir ve yetenekli öğrencilere burs vermektedir.

Bununla beraber, cami önlerinde ve sokaklarda  dilencilik yapanlarda var. 

Birçok dilenen kişilerin büyük sevetleri olduğu, yaptığı dilenciliği, fakirlikten değil, alışkanlık olduğundan yaptığıda anlaşılmakta.

Halbuki, ülkemizde bir zekat müessesesi olsa, her zengin malının zekatını yatırsa, o zaman cami önlerinde sokaklar da dilecilere bu fırsatlar verilmez.

O zaman, zekat paraları veya malları gerçek ihtiyaç sahiplerine verilir ve böylecede fakirlik ortadan kalkmış olur, zekat veren zenginlerinde vicdanları rahatlar.

Zekat müessesesi olursa, ortalarda zekat toplayan simsarlarda ortadan kalkmış olur.

Kur'anda zekat ile alakalı tahmini 31 ayet geçiyor.

2:43-''Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.''

2:83-''Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece misak kesin bir söz almıştık; 

Allah'dan başkasına tapmayacaksınız, ana babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hala da dönüyorsunuz.''