Fatımilerin saltanatına son vererek,
bütün İslam aleminin takdirini kazanan Selahaddin Eyyubi, Mısır'dan başka birçok ülkeyi de idaresi altına almıştı.
Yemen, Hicaz, Suriye, Lübnan ve Filistin gibi beldeler onun idaresinde tek devlet halinde sırt sırta vermişti...
Kudüs'ü Haçlılardan Kurtardılar:
Selahaddin-i Eyyubi'nin gayesi İttihad-ı İslam'ı temin etmekti.
Kendisini İslam'ın hizmetkarı biliyor ve İslam aleminin her türlü meselesini halletmek için uğraşmayı en mühim vazife addediyordu.
İslam ülkelerinde kısmen birliği temin ettikten sonra Haçlıların üzerine yürümüş ve 5 Temmuz 1187'de büyük Haçlı ordusunu tamamen imha ederek, Kudüs'ü 88 yıl devam eden Haçlı işgalinden kurtarmıştı.
Bu zafer üzerine sadece İslam aleminin değil,
bütün dünyanın da takdirini kazanmıştı.
Çünkü, Haçlılar Kudüs'ü işgal ettiklerinde,
binlerce masum insanın yanı sıra hayvanları bile kılıçtan geçirmişken;
Selahaddin-i Eyyubi, Hıristiyanlara dokunmamış, onlara bütün hak ve hürriyetlerini iade etmişti.
Üçüncü Haçlı Seferi ile teşekkül ettirilen ordulara karşı da yaman bir mücadele veren ve onları perişan eden Selahaddin-i Eyyubi,
dünya tarihinde mümtaz bir yere sahip olmuştu.
Tac'ül-Mülk Böri ağabeyinin bütün seferlerinde bulundu.
1099 senesinde Haçlılar, Papa'nın teşviki ile Filistin'e gelerek, bütün şehirleri ele geçirmişlerdi.
Nihayet Kudüs'ü de zapt etmişler,
burada büyük bir katliam yaparak Müslüman ve Yahudi 70 bin kişiyi katletmişlerdi.
Bunun üzerine Mısır'daki Fatımi devletine son vererek burada bir hükumet kuran Selahaddin-i Eyyubi,
kısa zamanda Filistin şehirlerini Haçlılardan geri aldı.
Kardeşi Tac'ül-Mülk Böri de Haçlılarla mücadelede onun en büyük yardımcısı idi.
Bilhassa Kudüs'ün Haçlılardan geri alınması için büyük kahramanlıklar gösterdi.
Son olarak Haçlıların elinde kalan Haleb Kalesi muha-sarasında büyük kahramanlıklar gösterdi. Fakat kaleden atılan bir mancınık taşıyla yaralandı. Selahaddin-i Eyyubi kardeşini ziyarete geldi ve teselli etmek için;
''Müjdeler olsun, Haleb'i aldık ve bundan sonra senin olacak'', dedi.
Böri ise, şu karşılığı verdi;
''Hükümdarlık, yaşayanlar içindir.
Ben ise, ölüler sırasındayım.
Haleb'i ağır bir bedel karşılığında aldınız.
Onun karşılığında beni kaybediyorsunuz...''
Bu onun son sözleri oldu ve biraz sonra ruhunu teslim etti...
****
Çanakkale kahramanı Binbaşı Bedri Bey:
Çanakkale muharebelerinde destan yazan vatan evlatlarının kahramanlık menkıbeleri,
yeni nesillere ışık tutmaktadır.
Bu kahramanlardan biri de Binbaşı Bedri Bey'dir... Allah yolunda vatan ve millet için canını seve seve feda eden Binbaşı Bedri Bey'in ruhi derinliğini ifade eden, annesine, hanımına ve bir arkadaşına yazmış olduğu mektuplar,
bir Müslümanın manevi ufkunu teşhis etmeye ve onun manevi mertebesini ve ölümündeki asaleti ifadeye kafidir.
Binbaşı Bedri Bey, şehadetinden kısa bir müddet evvel annesine yazdığı mektubunda diyor ki;
''Vasıyyetimdir...
Canım anneciğim,
Her şeyimi, ama her şeyimi sana borçluyum.
Hep sana hizmet etmeyi, yanında kalmayı,
sana hürmet etmeyi, güzel kokunu koklamayı arzuladım.
Çok az kısmet oldu.
Bu dünyada sana doyamadım.
Anneciğim, dünyayı sevemedim,
tat da alamadım.
Allah'ın emir ve rızasına aykırı her şey beni rahatsız etti.
Velhasıl dünya bana küstü, ben de ona.
Eğer sen veya ben önce gidersek, önce giden kucağını açıp beklesin!
Elbette kavuşacağız.
Saçından bende bir tutam var.
Onu yanımda taşıyorum.
Ölürsem, Allah'ın izniyle bu, kahramanca bir ölüm olacaktır.
Saçının telleri, yanımda kalsın.
Sakın ağlama! Bil ki, göğsümde Kur'an var!
Kalbimde iman ve dudaklarımda da son olarak Allah'ın zikri olacak.
Gönlün müsterih olsun!
İbadetlerimin, zikirlerimin hepsini bağışladım.
Elimde bir şey kalmadı.
Rabbimin huzuruna bomboş gidiyorum.
Fakat O'nun gufranının beni sımsıkı kuşatacağını umuyorum.
Sana başka ne yazayım, evvel gidene selam olsun!..
Oğlun Bedri''.
***
Binbaşı Bedri Bey, bu mektubunda yalnız zahiri hayatından, benliğinden değil,
Allah yolunda kazandıklarından bile,
onları başkalarına bağışlayarak vazgeçtiğini ve Rabbine ''hiç'leşmiş bir halde teveccüh ettiğini, herkesi imrendirecek bir tevazu ve asaletle ne güzel ifade ediyor!..''