Hacı Bayram Veli tarafından 14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında kurulan ve önemli bir yere sahip tarikatlardan biri.
Adını Hacı Bayram Veli'den almıştır.
Hacı Bayram, 1352 yılında Ankara Çubuksuyu civarında bugünkü söyleyişiyle Solfasol ''Zü't-Fadl'' köyünde doğmuştur.
Asıl adı; Numan'dır.
Şeyhi ile Kurban Bayramı'nda tanıştığı ve çok mütevazi olduğundan Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır.
Bayrami tarikatı,
Bayrami tarikatından olma durumu.
Bayramilik, Hacı Bayram Veli
tarafından14. yüzyılın sonları ile 15. yüzyılın başlarında kurulan ve önemli bir yere sahip tarikatlardan biri.
Adını Hacı Bayram Veli'den almıştır.
Babası, Koyunluca Ahmed adında bir köylüdür. Safiyüddin ve Abdal Murat isminde iki küçük kardeşi vardır.
O'nun meşhur olması o zamanlarda çok büyük bir kıymet taşıyan müderrisliğiyle başladı.
Görev yeri Melike Hatun'un yaptırdığı Kara Medrese'dir.
Hacı Bayram, Kayserili Şeyh Hamideddin b. Musa ''Somuncu Baba'ya'' intisab ederek, ondan feyz aldı. Şeyhinin neş'e ve kemaline olan aşkının sonucu hep onunla birlikte oldu, onunla birlikte Şam ve Mekke'ye gitti.
Hac görevini yerine getirerek Aksaray'a geri geldiler.
Hacı Bayram şeyhinin irtihalinden sonra Ankara'ya döndü.
Gazali'nin Bağdat Nizamiye Külliyesi'nden ve Molla Cami'nin görev yaptığı medreseden ayrıldıkları gibi Hacı Bayram Veli de Kara Medrese Müderrisliği'nden çok geçmeden ayrıldı.
Bu sıralar Anadolu halkı üzerinde Muhyiddin İbnü'l-Arabi Celaleddin-i Rumi, Sadreddin Konavi ve şeyhi Hamideddin'in nüfuzları hissediliyordu.
Hacı Bayram'ın tasavvuf terbiyesinin yanına müderrisliği de eklenince, fikirlerini yayması çok kolay oldu.
İrtihalinden sonra da Bayramilik adıyla ün salan bu tasavvuf ekolü tarikatı'nü, yetiştirdiği müridleri idame ettirdiler.
Bayramilik, tasavvuf tarihinde gözle görülür bir yer tutmuştur.
Tarikat denilen olgu bir görünümdür.
Bunun hayat sahnesine çıkışı ve devamlılığı,
ondaki öz'e bağlıdır.
Bunun yanında, başta bulunan şeyhin şahsiyeti, teslimiyeti, fedakarlığı ve kendisine intisab edenlerin kemmiyet ve keyfiyet açısından durumları da göz ardı edilemez.
Tabii bir diğer önemli faktör de, o sıralarda mevcud olan ortam ve şartlardır.
Bunlar bir arada bulunduğunda bir tasavvuf ekolü oluşur ve sahnede görevine başlar.
Tasavvuf alanında bütün tarikatlarda görülen öz, münteha nokta olan melamettir.
Melamet ise, bir cümleyle ifade edecek olursak nefsi kınamak ve Hakk'ı yüceltmektir.
Yani, Tevhid-i Zat'a varmaktır.
Bunun tahakkuku, meşruiyyet dairesinde olur.
Hacı Bayram Veli'de bunları rahatlıkla görürüz.
Silsilesi:
Bayramilik, bir koldan Bayezid Bestami'ye çıkar. Diğeri, bilhassa Halvetiler ve Melamiler tarafından kabul edilen silsile olup, Hasan Basri'ye uzanır. Birinci silsile, Ebu'l-Hasan Zarafani'den Nakşıbendiyye silsilesine ulaşır.
Bayramilik'te Aleviyye ve Sıddıkiyye nisbeti vardır.
Bayramilik, kendisinde sesli ve sessiz hati ve cehri zikri toplamıştır.
Sesli zikri Halvetilikten, sessiz zikri de Nakşilikten aldığı kabul edilir.
İhtiyari ve ıztırari ölümle zevk edilen vahdet-i vücud olgusuna inanmak, bu tarikatın fikri alandaki önemli özelliğidir.
Vahdete inanmak diğer tarikatlarda; sonunda varılan bir netice iken; Bayramiler'de, henüz işin başında iken bulunması gereken bir husustur.
Bu inanç, zamanla oluş haline gelmelidir.
Fenafillah mertebeleri diye de adlandırılan ve Tevhid-i Ef'al ''Fiillerin birlenmesi'', Tevhid-i Sıfat ''Sıfatların birlenmesi'' ve Tevhidi Zat ''Zatın birlenmesi'',
yani sırayla; her fiilin failinin, her sıfatın mevsufunun Allah olduğu ve Allah'tan başka gerçek varlık bulunmadığı şeklinde özetlenen Tevhid anlayışına çok önem verilir.
Hacı Bayram bu Tevhid mertebelerini "bilmek", "bulmak" ve "olmak" diye ifade eder.
(Mezhepler ve Tarikatlar Ansiklopedisi).
Bayramilik, dünya hayatında kimseye yük olmamayı, alınteriyle kazancı esas alır.
Bizzat Hacı Bayram, Ankara'da geçimini ziraatle sağlamıştır.
Bayramilik'te aynı zamanda, başkasının da geçim zorlukları karşısında yardımına koşmak prensibi vardır.
Bu husus ile ilgili olarak Hacı Bayram'ın üç aylarda halktan zekat toplayıp fukarasına dağıttığı bilinmektedir.
Bu tarihi gerçeklerin ışığı altında tasavvufi düşünce ve pratik hayat anlayışında görüldüğü üzere, gerek özel hayatında, gerekse devlet büyükleriyle olan ilişkilerinde Hacı Bayram Veli'yi maneviyata aşırı düşkün mistik bir mutasavvıf olmaktan çok,
hayatın pratik ve yaşanılır gerçeğine kolayca uyum sağlayabilen, dünyayı ihmal etmeyen, müridlerini son derece disiplinli yetiştiren bir İslam büyüğüdür.