''Ey gaib olmayan şahid! 

Ey uzak olmayan yakın! 

Ey mağlub olmayan galip, 

Şu içinde bulunduğum durumdan kurtulup çıkmamı nasip eyle!''

Bir rivayete göre ise, ''Beni bu içinde bulunduğum durumdan kurtar.'' diye dua etti. 

Onun için kuyuda fazla kalmadı.

Kevaşi der ki; ''Yusuf kuyuda üç gün kaldı. 

Bir saat içinde oradan çıktığı da söylenmiştir.''

Cebrail (a.s) Yusuf'a kuyudayken şu dua öğretti:

''Allah'ım, ey bütün sıkıntıları gideren, 

ey bütün dualara icabet eden, 

ey bütün kırıkları saran, 

ey bütün zorlukları kolaylaştıran, 

ey bütün gariplerin sahibi, 

ey her garibin sahibi, 

ey kendisinden başka ilah bulunmayan, 

Seni her türlü noksandan tenzih ederim. 

Senden bir çıkış ve kurtuluş yolu niyaz ediyorum. Sevgini kalbime öyle yerleştir ki, hiç bir tasam kalmasın, senden başkasını anmayayım. 

Beni korumanı ve bana acımanı niyaz ediyorum, 

ey merhametlilerin en merhametlisi!''

***

Hz. Yunus'un DUASI:

La ilahe illa ente, sübhaneke, inni küntü mine'z-zalimin.

Çaresizliğin lisanıyla yürekten sesleniştir. 

Bu sebeple kendini balığın karnında hisseden herkesin okuması gerekir o virdi. 

Karanlık görünen istikbali nurlandıracak, 

şu sergerdan zemin yüzünde insanı huzura kavuşturacak, ümitlere fer verecek ilahi bir iksirdir. 

''La ilahe illa ente, sübhaneke, inni küntü mine'z-zalimin'' duası…

Kur'an'da adına sure olan peygamberlerden… 

Ninova halkının peygamberiydi Yunus (as) ve bütün peygamberler gibi hayatında hiç yalan söylememişti. Yaşadığı toplum tarafından emin kabul edilmişti. 

Hiç puta tapmamış, fuhşiyattan ve münkerattan uzak yaşamıştı. 

Otuz yaşındayken peygamberlik vazifesi ile şereflenmişti.

Hz.Yunus, bütün hayatını irşad ve tebliğ ile örgülemiş, milletini imana davet etmişti. 

Tebliğini temsille derinleştirmiş ve insanları Rabb'ileriyle buluşturma azmiyle tam otuz üç sene yılmadan yorulmadan gayret göstermişti. 

Tek gayesi vardı; insanlar kendilerine hiçbir faydası olmayan dünyevi tanrılardan uzaklaşsınlar ve her şeyin sahibi ve hakimi tek Allah'a iman ve ibadet etsinler. 

Kibir ve haset bataklığından kurtulsunlar. 

Şeytanın yüzlerce tuzağına karşı dikkatli yaşasınlar ve Hak nezdinde maskara olmasınlar.

Bütün halk hep birlikte Ninova şehrini terk ettiler. Yüksek bir tepeye çıktılar. 

Büyük küçük hepsi birden külli bir tevbe ile Rahmeti Sonsuz'a teveccüh ettiler. 

Pişmanlıklarını, hayatlarında yeni bir sayfa açacaklarını gözyaşları içinde boyunları bükük, kalbleri buruk bir şekilde Ulu Dergah'a arz ettiler. 

Bu dua ve niyazlar kaç gün, kaç gece sürdü bilemiyoruz ama onların bu samimi tevbe ve teveccühlerine Allah, rahmetiyle mukabelede bulundu. 

Onları affetti, üzerlerinden rüsvaylığı kaldırdı. İmanın huzuru ve affedilmişliğin bahtiyarlığıyla beldelerine döndüler.

Yunus Peygamber, Ninova'dan ayrıldığı için kavminin başına gelenlerden haberi yoktu. 

Tevbe ettiklerini bilmiyordu. Bu bakımdan artık kavminin arasına dönmek istemedi. 

Bir içtihadda bulunarak kendisine vahiy gelmeden bir gemiye binip oradan uzaklaştı. 

Gemi uzunca bir yol aldıktan sonra büyük bir fırtına çıktı. 

Gök gürlüyor, şimşekler çakıyor, hortumlar, kasırgalar birbirini takip ediyordu. 

Herkes bir anda paniğe kapıldı. 

Gemidekiler, aralarında uğursuz birinin olduğunu düşünüp kura çekmeye karar verdiler. 

Kura neticesinde Hz.Yunus'u gemiden attılar. 

Yunus (as) denize düşer düşmez büyük bir balık onu yuttu. 

Allah, kulunu zayi etmemiş ve o dehşetli ortamdan sahil-i selamete çıkarmak için mucizevi bir şekilde balığı ona adeta bir denizaltı gemisi yapmıştı.

Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Fırtınalı bir gecede, dağ gibi dalgaların arasında, kocaman bir balığın karnındaydı. 

O, fetanetiyle olan biteni anlamış ve sebeplerin tek sahibine, Yüce Yaratıcı'ya niyaza başlamıştı. 

Hiç durmadan ''La ilahe illa ente, sübhaneke, inni küntü mine'z-zalimin'' diyordu. 

Belki binlerce, on binlerce defa tekrar etmişti ''Sen'den başka ilah, ma'bud-u bilhak, maksud-u bil-istihkak yok Allahım. 

Sen her türlü kusur ve noksandan münezzehsin, varsa kusurlar onlar bendendir. 

Ben zalimlerden oldum.''

Bu ısrarlı dualara, samimi niyaz ve tazarrulara Allah cevap verdi; 

''Balık bir gemi gibi sahile yanaştı ve Yunus Peygamber çıktı.'' 

Allah Te'ala, Hz. Yunus'u gölgelendirmek için hemen oracıkta geniş yapraklı, çabuk büyüyüp yükselen bir ağaç ''şecere-i yaktin'' bitirdi. 

Yunus peygamber bu ağacın gölgesinde dinlendikten sonra sıhhat buldu ve vahiyle birlikte Ninova'ya geri döndü. 

Bütün halk, O'nu sevinçle karşıladılar, bağırlarına bastılar ve O, ruhunun ufkuna yürüyeceği ana kadar tam bir bağlılık ve teslimiyet gösterdiler.