Zühd kelime olarak, rağbet etmemek, 

dünyaya önem vermemek, az yemek, malı az olmak anlamına gelmektedir. 

Zühd, Dünya, Ahiret, Tövbe, Tevekkül, Ölüm, Kanaat, Hırs, Allah Sevgisi...

 

Zühd'ün Tarifi:

Zühd, lügatlerde; "rağbet etmemek, dünyaya önem vermemek, dünyaya rağbet etmemek, az yemek, malı az olmak, hakir görmek" manalarına gelmektedir. 

Zühd mastarından türetilen "zehid", "az" ve "az yiyen", "müzhid" ise; "malı az olan" demektir. "tezehhüd", "hakir görmek, küçümsemek", "izdihad" da malın az olması anlamına gelmektedir. 

Tasavvuf ıstılahında ise zühdün çok geniş manaları vardır. 

Bununla beraber, dünya mal ve nimetlerinden çok az bir şeye sahip bulunmak veya hiçbir şeyin sahibi olmamak, kamil manasıyla zahid olabilmek için yeterli değildir. 

Zühd, kanaat, tevekkül, vera, hatta teslim ve tefviz ıstılahlarının hedef aldığı manaları da içine alır. Dünya metaına sırt çevirmek, günahlardan uzak durmak, şöhret, mevki ve makamdan uzak durmak da zühd olarak kabul edilmektedir. 

Zühdün en yüksek merhalesi ise; 

zahiren terk edilen şeylere duyulan arzu ve istediğin terk edilmesi ve kalbin sadece Allah'a tahsis edilmesidir. 

Kur'an-ı Kerim'de zühd kelimesi sadece bir tek ayette zikredilmektedir:

"Kardeşleri Hz. Yusuf'u az bir karşılıkla sattılar. Onlar Yusuf hakkında rağbetsiz idiler." 

Bu ayette "zahidin" kelimesi, Yusuf (a.s.)'ı kardeşlerinin veya onu kuyudan çıkarıp da başkasına satan kafilenin istemediklerini ifade etmektedir. Gazali, bu ayeti, tasavvuftaki zühd anlayışıyla bağlantı kurarak şöyle izah etmektedir;

"Öyleyse, ahiret karşılığında dünyasını satan herkes, dünya hususunda zâhiddir. Ahireti dünya mukabilinde satan herkes de ahiret hususunda zâhiddir. Zühd tamamen mahbubdan yüz çevirmek olarak anlaşılınca, mahbubdan daha fazla sevilmeye layık olanı bulunmadan terk etmek muhaldir. 

Kur'an'da "zühd", kelime olarak bir tek yerde geçmesine rağmen, zühdün genel çerçevesi içinde zikredilen tövbe, istiğfar, ölüm, tevekkül,  

israf etmemek, kanaat, sabır gibi unsurlar birçok ayette zikredilir. 

Kur'an'da insanlar günahlardan sonra tövbe etmeye  davet edilmektedir. 

Ayrıca her nefsin ölümü tadacağı,hiç kimsenin nerede öleceğini bilemeyeceği ile ilgili ayetler yer almaktadır. 

Zühd hadis-i şeriflerde de yer almaktadır.  

"Dünyada zahitlik, helal olanı haram etmek veya malı ziyan etmekle olmaz. 

Gerçek zahitlik, Allah'ın elinde olana kendi elinde olandan daha fazla güvenmen ve bir musibete düştüğün zaman getireceği sevabı sebebiyle onun devamına rağbet göstermendir."  

"Haramlardan sakın ki, insanların en abidi olasın. Allah'ın sana verdiğine razı ol ki, insanların en zengini olasın."  

Hadisi de, insanın takva sahibi olması,tevekkül etmesi, kanaati benimsemesi gerektiğini vurgulamaktadır. 

Bunun da yanında ölümün çok hatırlanması gerektiği ''tövbe'', hırstan uzak durma, dünyanın faniliği  ile ilgili hususlar da hadis kitaplarında zikredilmektedir.

Hz. Peygamber döneminde tam bir zühd hayatı yaşanmıştır. 

Onların zahidane yaşayışı daha sonra ortaya çıkacak ifrat ve tefritlerden çok uzak bir yaşayıştır. 

Fetihler vasıtasıyla Müslümanlarla yabancı unsurların birbirlerine karışmasına kadar, zühd yaşayışı Kur'an ve sünnete uygun olarak devam etmiştir. 

Daha sonra ise, bilhassa içinde ruhbanlık hareketi bulunan Hıristiyanlığın, zühdün ortaya çıkmasında değil, gelişmesinde etkisi olduğu ifade edilmektedir. 

 

Emevi Dönemi Şiirlerinde Zühd:

Zühd hayatının ve zühd dalgasının Emevi döneminde en fazla yaygın olduğu bölge Irak bölgesidir. 

Burada yabancı unsurların etkisi daha fazla görüldüğünden, özellikle de Hıristiyanlığın tesiri hissedildiğinden, bazı zahidler Tevrat'tan, bazıları da İncil'den zühdle ilgili nakiller yapmışlardır. 

Emevi dönemindeki zühtte aşırılık biraz da Irak'taki valilerin zulümlerinden kaynaklanıyordu. 

Bu zulümler karşısında çaresiz kalan insanlar, teselliyi zühde yönelmekte buluyorlardı. 

Hicaz'da, Şam ve Mısır'da da zahidler vardı.

Emevi dönemindeki zühdi yaşayış ve dini hayatın şairler üzerinde ayrı bir tesiri olmuştur. 

Ferazdak'ın hasımlarından olan Cerir de bazı şiirlerinde zühdü yansıtmıştır. 

Cerir, bir cenaze geçtiğinde, "Bu cenazeler beni yaktı" derdi. 

Cerir'in hicivlerinde İslami unsurları kullandığı bilinmektedir.   

Emevi döneminde yalnız medih ve hicivde değil, gazelde de zühdün izlerini görmekteyiz.