Gündüz istirahatı veya gündüzün evvelinde, kuşluk vaktinde yapılan istirahat.

"kaylule" sözüne, gerek Rasulüllah (s.a.v), gerekse O'nun ashabının hayatlarında çokça rastlamaktayız.

Kaylule Buhari'de;

Rasulüllah (s.a.v) bir gün kızı Fatıma'nın evine geldi. Hz. Aliy'i evde bulamadı. 

Fatıma'ya; "Amcam oğlu Ali nerede? " diye sordu. 

Fatıma; "Aramızda bir şey geçti, birbirimize darıldık, o da gündüz uykusu kaylule'yi benim yanımda uyumadı" cevabını verdi. 

Rasulüllah, adamın birine; "Bak bakalım nerededir?" buyurdu. 

Adam gidip geldi ve; "Ya Rasulallah! Mescitte uyuyor" dedi. 

Rasulüllah mescide gitti, onun, yan tarafına yatmış ve ridasının bir yanından sıyrılmış olduğunu, vücudunun da toprağa bulanmış olduğunu gördü. 

Mübarek eliyle vücudundan toprağı silerken; 

"Kalk eba turab, kalk eba türab! ''toprak babası" (Buhari) diye seslendi.

Peygamber (s.a.v) ve ashabı, Arabistan'ın aşırı sıcaklarından korunmak ve gece ibadetlerini yapabilecek gücü kazanmak için, önemli işleri olmadığında "kaylule"den yararlanırlardı. 

Rasulüllah'ın; "Gündüz orucu için sahur yemeğinden ve gece ibadetine kalkmak için "kaylule"den yararlanın" (İbn Mace) hadisinden bu husus açıkça anlaşılmaktadır.

Şu rivayetler de kaylule sünnetinin nasıl yapıldığını anlatmaktadır:

Zeyd b. Sabit'in kardeşi Yezid b. Sabit'ten; Bir gün Rasulüllah (s.a.v) ile beraber çıktık. 

Baki'a varınca yeni bir kabir gördü ve kime ait olduğunu sordu. "Falanca kadınındır." dediler. Rasulullah onu tanıdı ve; "Neden onun cenazesinden bana haber vermediniz?" diye sordu. 

Dediler ki; "Sen oruçlu idin ve gündüzün ortasında "kaylule" yapıyordun; bu yüzden sana haber vermek istemedik" (İbn Mace).

İbn Ömer, hac sırasında Kabe'yi tavaf eder, sonra Mekke'de "kaylule" yapar, daha sonra kurban bayramı günü Mina'ya gelirdi (Buhari).

Ebu İshak el-Fezari'nin Humeyd'den naklettiğine göre, Enes (r.a) şöyle demiştir; 

"Bizler Cumaya erken davranır, namazdan sonra da "kaylule" yapardık" (Buhari).

Buna benzer bir rivayet de Sehl'den nakledilmiştir: "Bizler Peygamber (s.a.v)'le birlikte Cuma namazını kılardık, "kaylule" ondan sonra olurdu" (Buhari.)

 

Tıp Açısından Kaylule. 

 Modern psiko­loji kitapları uykuyu; "şuurluluğun geçici olarak değiştiği bir durum olarak" tanım­lar. Dünya üzerinde ekvatorun her iki ya­nında 45. enlemler arasında öğle uyku­suna izin veren bir anlayış ve yerleşik bir kültür mevcuttur. 

Buna Araplar "kaylule", İspanyol, İtalyan ve Yunanlılar ise; "siesta" adını verirler. 

Türkiye'de belli bir geleneğe bağlı olmasa da "öğlen şeker­lemesi" tabiri bu terimlerin karşılığı ola­rak kullanılabilir.

 Öğle uykusunun bir özelliği, insana bir­kaç dakika içerisinde derin bir uykuyu ya­kalama imkanı vermesidir. 

Bu uyku es­nasında beyin dalgalarının ölçümü sonu­cunda derin uykunun bir belirtisi olan delta dalgalan tesbit edilmektedir. 

Delta dalgalı bir uykudan sonra gözünü açan kişi dinlenmiş ve tazelenmiş olarak uya­nır. 

Bu tesbit kaylulenin kişide verimliliği arttıran bir faktör olduğunu göstermek­tedir. 

İnsan böyle bir uykudan sonra on iki saat kadar uyanık kalabilmektedir. Nite­kim İslami kaynaklarda kaylule gece iba­detlerine rahat kalkabilmek için yararla­nılacak bir imkân olarak görülmekte ve zihni açıktuttuğu ifade edilmektedir.

Öte yandan araştırmalar öğle uykusu uyuyan pilot, doktor ve diğer önemli personelin daha az hata yaptığını göstermektedir.

Ortamın yeterince sakin ve sessiz olması şartıyla kaylule zamanında yatakta uyu­makla masa başında, koltukta uyumanın uyku niteliği yönünden bir farkının olma­dığı, bu şekilde otuz kırk dakika kadar uyumanın bile günün geri kalan kısmını gerilimsiz ve enerjik geçirme imkanı sağ­ladığı belirlenmiştir. 

TDV İslam Ansiklopedisi.