Birgün Hz. Peygamber, Allah yolunda cihad etmenin faziletinden bahsediyordu.
O kadar ki, o yolda şehit düşenlerin karşılaşacağı nimetler ve göreceği ikramlar dinleyenleri adeta mestediyordu.
İşte bu dinleyenlerin arasında Nevfel adında biriside vardı.
Öldükten Sonra Dirilen Sahabe Nevfel,
Silahını kuşanıp atına binip Hz.Peygamberin yanına geldiği zaman, anneciği de yanında idi.
Kadıncağız ağlayarak;
''Ya Resulallah! Benim gözümün yaşına acı.
Benim hayatımda gören gözüm ve tutan elim bu oğlumdur.
Bundan başka sığınacak kimsem yoktur.
Çok garip ve fakirim. Oğlum da çok gençtir.
Harb etmesini bilmez. Soğuğa sıcağa dayanamaz. Sonra ben yalnız kalır kötü durumlara düşerim.
Kimse halimi bilmez'' dedi.
Resul-i Ekrem kadına acıdı ve Nevfel'e;
''Evladım ben sana kefil oluyorum.
Cihad sevabını aynen alacaksın. Şehid olma mertebesini de kazanacaksın.
Yaşlı ve kederli annenin rızasını al, göz yaşlarını akıtma.
Bize şefaate gelmişken onu ayrılık ateşine yakma'' buyurdular.
Nevfel;
''Ya Resulallah, beni cihaddan geri bırakmayınız.
Bu arzumdan vazgeçmek elimde değil.
Hak yoluna canımı ve başımı koymuşum.
Anneme dua buyurunuz.
Rabbim ona çok sabırlar versin'' dedi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Nevfel'in annesine;
''Gel bu yiğiti hayırlı yoldan alıkoyma!'' buyurdular.
Annesi, Hz. Peygamberin ricası karşısında;
''Ya Resulallah, oğlum savaş hallerini bilmez, ama onun her halini koruyup gözetmen için sana ısmarladım'' dedi.
Hz. Peygember kadıncağızın bu dileğini kabul ettiler.
Sefer bitti ve İslam ordusu, pek çok ganimetle birlikte geri döndü.
Ancak bazı sahabeler şehit olmuşlardı.
Nevfel de onlardan biriydi.
Nevfel'in annesi Resul-i Ekrem'in huzuruna varıp, oğlunu sordu.
O Şefkatli Nebi bu haberi annesine vermekle onun gönlünü incitmekten çekindi.
''Geride kaldı, gelenlerden sor!'' buyurdu.
Kadıncağız, Hz. Ali yanına geldiğinde ona sordu.
Hz. Ali;
''Resulullah'tan sordun mu?'' dedi.
Kadıncağız;
''Evet sordum'' deyince, Hz. Ali, Resul-i Ekrem'in kadının kalbini incitmemek için böyle söylediğini anladı ve arkadakileri göstererek;
''Geriden gelene sor'' dedi.
Kadıncağız geriden gelen Hz. Osman ve Hz. Ömer'e den de aynı cevabı aldı.
Yol bekleyen gözleri Hz. Ebu Bekir'i gördü.
Nevfel'ini gelip, Hz. Ebu Bekir'den sordu.
Resul-i Ekrem'in mağara arkadaşı, mübarek sakalını dudakları arasında sıkarak içinden;
''Ya Rabbi, bir gönül kırmaktan Habib-i Ekrem'in sakındı ve Ali ve Osman ve Ömer de kaçındı.
Ben zor bir halde kaldım.
Eğer Nevfel'in şehit olduğunu söylesem,
Hz. Peygambere muhalefet etmiş olurum.
Eğer geride kaldı, geliyor desem, yalan söylemiş olurum. Doğru söylesem, bir gönlü yıkmış olurum. Yalan söylersem din yıkılır.
Sen bana bir söz ilham et. Bu annenin yanık yüreğini teselli edecek bir kolaylık ihsan eyle'' diye dua etti ve içten gelerek; ''Ya Allah!'' dedi.
O anda okun yaydan çıktığı gibi Nevfel, elinde kılıç olduğu halde süratle geldi.
Hz. Ebu Bekir'e selam verip;
''Beni mi çağırdın ya Ebu Bekir, buradayım!'' dedi. Hz. Ali'ye ve bütün ashab-ı Kirama selam verdi.
Bütün sahabeler hayrete düştüler.
Zübeyr bin Avvam diyor ki; Resullullah (s.a.v.) seferden dönünce mescide gidip iki rekat namaz kılar idi.
Bu sefer de Resul-i Ekrem mescidde oturuyordu. Kapıda bir kalabalık toplandı.
Nevfel'in içeri girip selam verdiğini gördüler.
Resul-i Ekrem Nevfel'i karşılayıp selamını aldı. Otururken:
''Bu, Allah'ın bir ayetidir, acaba kimin duasıyle meydana gelmiştir?'' dedikleri sırada,
Cebrail (a.s) gelip:
''Ya Resulallah! Şükür secdesi et! Cenab-ı Hak, ümmetinden Hz. İsa gibi ölüleri dirilten birini yaratmıştır.
Allah selam ediyor, mağara arkadaşın Sıddık sakalı ağzında iken bir kere daha ''Ya Allah'' deseydi, İzzetim ve Celalim hakkı için bütün şehidleri diriltirdim.
Ben, Ebu Bekir'den razıyım. O da benden razı mıdır? Onun sözünün üzerine Nevfel'i dirilttim.
Çünkü o cahiliyet devrinde yalan söylememiştir,'' buyurduğunu haber verdi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem, Hz. Ebu Bekir'in sakalını öpüp Cebrail'nin getirdiği müjdeyi haber verdikten sonra;
''Allah sana büyük bir ikram da bulunmuştur. Rabbim'e hamd olsun ki, ben dünyadan ayrılmadan önce ümmetimden Hz. İsa gibi Allah'ın izniyle ölüleri dirilten birini gösterdi'' buyurdu.
Bu olaydan sonra Nevfel iki yıl daha yaşadı.
Evvel ki oğullarından başka iki oğlu daha oldu.
Sonra Yemame savaşında şehit oldu.
Kaynak;blogcu.com/oldukten-sonra-dirilen-sehid-nevfel.