Büyük velîlerden. İsmi Şücâeddîn İlyâs'tır. Gümüşlüzâde diye de bilinir. Amasya'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1433 (H.837) târihinde Amasya'da vefât etti. Sevâdiye mahallesi mezarlığı başındaki Pîrler Türbesine defnedildi.
Pîr İlyâs, zamânındaki âlimlerden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Amasya müftîliği vazifesini yürüttü. Tîmûr Han Amasya'yı aldığı zaman, onu Türkistan'da bulunan Şirvân ahâlisinin istifâdesi için gönderdi. Ona ihtiyâcını karşılayabilecek kadar bir maaş verilmesini emretti. Pîr İlyâs'ın Şirvân'a gitmesinden sonra, yeğeni Gümüşlüzâde Celâleddîn Abdurrahmân Çelebi, Amasya müftîsi oldu. Pîr İlyâs, Şirvân'da kâdılık ve ilim öğretmekle meşgûl oldu. Sonra kâdılıktan ayrıldı ve Ârif-i billah Sadreddîn Hayâvî'nin sohbetiyle şereflendi. Onun yanında kırk gün halvette kaldı. Halvet esnâsında; riyâzet, nefsin istediği şeyleri yapmamak, mücâhede, nefsin istemediği şeyleri yapmak ve ibâdetle meşgûl oldu. Lâkin hocası ümmî bir zât olduğundan, ilmine güvenip ona tam teslim olamadı. Bir müddet dergâhta kaldıktan sonra memleketi olanAmasya'ya döndü.
Bu durumu kendisi şöyle anlatır: "Amasya'ya döndüğümde nefsimle uğraşmaya başladım. Lâkin yalnız başına olacak gibi değildi. O sırada Horasan diyârında meşhûr bir zât olan Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerine gitmeye karar verdim. O gece Âlemlerin Efendisini rüyâmda gördüm. Peygamber efendimiz bana; "Ey İlyâs! Kalbinden, başka sevgileri çıkar. Şu anda zamânın en hayırlısı Sadreddîn Hayâvî'dir. Hizmetine koş." buyurdu. Uyandığımda yaptığım hatâyı anladım. Hemen tövbe dip, Sadreddîn hazretlerinin huzûruna koştum."
Pîr İlyâs o beldeye yaklaştığı zaman, Sadreddîn Hayâvî hazretleri talebelerine; "Pîr İlyâs geliyor, onu karşılayın." buyurdu. Dergâha varıp, o mübârek zâtın önüne diz çöküp elini öptü. Bunun üzerine; "Ey Mollaİlyâs! Resûlullah efendimizin yol göstermesi nîmetine herkes kavuşamaz." buyurdu ve onun gördüğü rüyâyı bildiğini işâret etti. Bundan sonra Pîr İlyâs, Şeyh Sadreddîn Şirvânî'nin hizmetinde uzun müddet kalıp, mücâhede ve riyâzetle meşgûl oldu. İcâzet, diploma aldı.
Pîr İlyâs hocasının izniyle sıla-i rahm için memleketine döndü. Hocasının vefâtı haberini duyunca,Amasya'da Tâciyye diye meşhûr olan Gümüşlü Câmiinin yanında bulunan Gümüşlüoğlu Dergâhında talebe yetiştirip, Allahü teâlânın yüce dînini, Resûlullah efendimizin güzel ahlâkını anlatmakla ve yaymakla meşgûl oldu.
Kendisine; "Evliyânın alâmetleri nedir?" diye sordular. O; "Velilerde üç alâmet vardır: Birincisi, bir söz söylemek îcâb etse, nasîhat veren olur. İkincisi, mâlâyânî, boş şeylerle uğraşmaz ve fitne çıkaran olmaz. Üçüncüsü, Kur'ân-ı kerîm okuduğunda dinleyenlerin kalpleri yumuşar." buyurdu.
Pîr İlyâs hazretleri hak yolun bilgilerini ve güzel ahlâkı yayma vazifesiyle meşgûl ikenAllahü teâlânın rahmetine kavuştu. Vefât ettiklerinde mübârek cesedlerini kendi bağlarındaki sofada gasl edip, yıkadılar. Bu esnâda sofanın bir ağacı kırıldı. Üzerlerine düşmek üzere iken, Pîr İlyâs hazretleri doğrulup bir eliyle ağacı tutup kaldırdı. Sonra tekrar uzandı. Cenâze başında bulunanlar, bu hâli görünce hayretler içinde kaldılar. Bu hâdise çok kimsenin hak yola girmesine ve tövbesine sebeb oldu.