Selma binti Umeys radıyallahu anha, İslam'ın ilk yıllarında müslüman olan bir hanım sahabi… 

Sevgili amca seyyidü'ş- şüheda, şehidler efendisi Hazreti Hamza radıyallahu anh'ın hanımı…

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin baldızı…

Meymune radıyallahu anha annemizin kızkardeşi…

''Mümin kızkardeşler'' iltifatına mazhar olmuş bir bahtiyar hanım…

O, Mekke'de doğup büyüdü. İslam'ın ilk günlerinde Allah Rasülüne teslim oldu. 

Babası,Umeys ibni Sa'd olup annesi, Hind binti Avf'dır.

Selma radıyallahu anha dokuz kızkardeş idi. 

Hepsi de İslam'la şereflenmişti. 

Bu sebebten Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem onlara; ''mü'min kızkardeşler'' lakabını takmıştı. Onların üçü meşhur sahabilerle evlenmişti.

Ümmü'l-Fazl (r.anha), Hazreti Abbas (r.a) ile, 

Esma binti Umeys (r.anha), 

Hazreti Ca'fer (r.a) ile, 

Selma binti Umeys (r.anha) Hazreti Hamza (r.a) ile ve Meymune (r.anha) da Sevgili Peygamberimiz ile evlenmişlerdi.

Selma binti Umeys (r.anha), Mekke'de Hazreti Hamza (r.a) ile huzur ve muhabbet dolu mutlu bir aile yuvası kurmuştu. 

Umame adında bir de kız çocukları olmuştu. 

Mekke'li müşriklerin , inananlar üzerindeki zulmü artmağa başlayınca hicrete izin verildi. 

Hazreti Hamza (r.a) da Medine-i Münevvere'ye hicret etti.

Uhud Savaşında Hazreti Hamza radıyallahu anh şehid edilince; Selma (r.anha) dul, kızı Umame de yetim kaldı.

Selma(r.anha) iddet müddeti bitince Medine'de Şeddat(r.a) ile evlendi.

Hazreti Ali (r.a) Umame'yi himayesine almak istedi. Bunu duyan Zeyd ibni Harise (r.a) ile Cafer ibn. Talib(r.a) da himaye etmeye talib oldular. 

Meseleyi aralarında tartışmaya varacak kadar büyüttüler. 

Sonunda Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize müracat ederek hallettiler. 

Şöyleki;

Hazreti Hamza (r.a)'ın Selma bint-i Umeys'ten doğan kızı Ümame, Medine'ye getirilince, üzerinde münakaşa çıktı.

İki Cihan Güneşi Efendimiz, Zeyd b. Harise (r.a) ile Hz. Hamza (r.a)'ı birbirine kardeş yapmıştı. 

Hz. Zeyd buna istinaden şehadetinden sonra Hz. Hamza'nın çocuklarının velisi ve vasisinin kendisi olduğunu söyledi ve, "Kardeşimin kızını görüp gözetmeye, ben daha layık ve haklıyım!" dedi.

Hz. Cafer (r.a) bunu duyunca itiraz etti; 

"Teyze de bir annedir. Zevcem, Esma bint-i Umeys, Umame'nin teyzesidir. 

Bu bakımdan onu görüp gözetmeye ben daha layıkım!"

Hz. Ali (r.a) ise, buna kendisinin daha layık olduğunu iddia etti. "Amcamın kızını müşriklerin arasından çıkarıp getiren benim" dedi. 

Ayrıca "siz ona, neseben benim kadar yakın değilsiniz. Onu görüp gözetmeye ben, sizden daha haklı ve layıkım!" dedi.

Meseleyi neticeye bağlamak üzere Rasulullah sallallahun aleyhi veselleme müracat ettiler. 

Fahr-i Kainat sallallahu aleyhi vesellem bu güzide sahabelerine ayrı ayrı iltifat ederek, önce onların gönüllerini yumuşattı. 

Sonra onlara yönelerek;

"Ey Zeyd!.. Sen, Allah'ın ve Resulünün dostusun!

Ey Ali, sen de benim kardeşim ve arkadaşımsın!

Ey Cafer, sen de bana yaratılış ve huyca en çok benzeyensin!" dedikten sonra kararını şöyle verdi;

"Ey Cafer!.. Ümame'yi görüp gözetmeye, sen daha layık ve haklısın; çünkü, onun teyzesiyle evli bulunuyorsun! 

Kadın ne teyzesi, ne de halası üzerine nikahlanamaz" buyurdu. (Buhari)

Fahr-i Kainat sallallahu aleyhi vesellem efendimiz bu hükmü verince, Hz. Cafer (r.a) sevincinden birden ayağa kalktı ve Peygamber Efendimizin çevresinde tek ayak üzerinde seke seke yürümeye başladı.

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem efendimiz tebessüm ederek;

"Ey Cafer!.. Hayrola!.. Nedir bu yaptığın?" diye sordu. 

O da heyacanlı heyacanlı:

"Ya Rasulallah!.. Habeşliler, sevinçlerinden, krallarına böyle yaparlardı. 

Necaşi de bir kimseden hoşlandı mı kalkıp böyle hareket ederdi!" diye açıklamada bulundu. 

( İbn-i Sa'd)

Allah ondan razı olsun.

Rabbimiz şefaatlerine nail eylesin.